GEZİ’ye selam / Feyzi Hepşenkal
Okuyacağınız
satırların hepsini, 2013 yılının Haziran ayında yazmıştım.
Bilin
istedim.
O
gün nerede duruyor isem, bugün de oradayım.
* * *
Küfür.
Hakaret.
Tekme.
Tokat.
Taş.
Sopa.
Sapan.
Molotof.
Barikat.
Hedef
saptıran duvar yazısı, afiş, pankart.
Yakmak.
Yıkmak.
Vurmak.
Kırmak.
Bunların
hepsi, yapılmaması gerekenler.
Bunların
hepsi “yanlış” ise o zaman “doğrusu” ne?
Doğru
bir DURUŞ.
Tıpkı
Gezi Parkı’ndaki “kırmızılı kadının” duruşu gibi bir duruş.
Vakur
ve onurlu bir duruş.
Tıpkı
İstanbul’un sokaklarındaki “siyahlı kadının” duruşu gibi bir duruş.
Cesur
ve ödünsüz bir duruş.
Emin
olun.
İnsanın
bu duruşu karşında…
Hiçbir
güç duramaz!
* * *
Gezi
olayları bazı isimlerin ve grupların yıldızını iyice parlattı.
Evet.
ÇARŞI.
Attıkları
her adımda yer gök inledi.
Evet.
Üstünlükleri
tartışılmaz.
Ama
bir de "Antikapitalist Müslümanlar” var.
Onların
başındaki isim olan İhsan Eliaçık var.
Müthiştiler.
Çok
ses getirdiler.
Çok
sevildiler.
Ve
farkında mısınız bilmem…
Yıllar
boyu kimsenin başaramadığını Gezi Parkı'ndaki "tarz ve tavırları” ile
İhsan Eliaçık önderliğindeki "Antikapitalist Müslümanlar" yaptı.
Herkes
onları bağrına bastı, kucaklaştı.
İşte
mucize de o noktada yaşandı.
Başörtüsü
bir sorun olmaktan çıktı.
Halkın
ortaklaşa koruması altına alındı.
* * *
Zorbalığa
karşı en güçlü silahtır, mizah.
Ve
biz o silahı çok iyi kullanıyoruz:
-
Gaz maskeni sıkı giyin evladım. Terli terli biber gazı yeme. Varınca da tweet
at.
* * *
Sağduyu
her zaman önemli.
Sağduyu
her koşulda şart.
Yaşadığımız
dönemde ise kaçınılmaz.
Ne
çare.
Türkiye’yi
yönetenlerin tavrı ve üslubu fırtınayı dindireceğine, kasırgaya dönüştürme
niyeti taşıyor sanki.
Sağduyu
gitmiş.
Yerini
“aşırı sağ” bir duyu almış!
* * *
İnsanım.
Üzülüyorum.
Seviniyorum.
Kızıyorum.
Gülüyorum.
Endişeleniyorum.
Ve
nihayet, bir fotoğraf ruhumu serinletiyor.
Her
şeye rağmen...
AŞK.
* * *
Fazıl
Say, İzmir Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu'nda vereceği konseri şöyle
duyurmuştu “baş belası” Twitter’dan:
“Bugünkü
konserimde ilk kez piyano dışında bir şey çalacağım:
TENCERE!”
Ya
konserin devamında ne vardı?
Say’a
göre:
“Çapulcu
Mozart ile Alkolik Beethoven…”
Ve
dediğini yaptı Fazıl Say.
Elinde
tencere, tava sahneye çıktı; başta Karşıyaka olmak üzere, ülkenin çok yerinden
yükselen o “büyülü gürültüye” eşlik etti.
* * *
Olmuyor
işte.
Yüzde
50 oy almak yetmiyor.
Diğer
taraftaki yüzde 50’yi ezerseniz, ötelerseniz, aşağılarsınız; baskıyla,
tehditle, şantajla sindirmeye çalışırsanız. . .
Gün
gelir, “Ahaliyi aptal zannetmenin bir neticesi olacaktı elbet” der ve Cem
Yılmaz bile patlar!
* * *
Toplum
mühendisliğinde uzman kadrolar fazlasıyla dramatik bir “hesap hatası” yaptı bu
sefer.
Polis
ilk saldırıya geçtiğinde, üzerine püskürtülen biber gazına karşı “dimdik duran”
o kadın var ya, o kadın.
İşte
onu hesaba katmadılar!
Sandılar
ki, yere yıkılacak.
Sandılar
ki, yerden kalkamayacak.
Olmadı.
Ve
kadere bakın, kimin altında kalacağı meçhul devasa bir çığa dönüşen kartopunu
kendi elleriyle attılar.
Püskürtülen
gazın, yıllardır bastırılan yürekleri yanardağ misali püskürteceğini
hesaplayamadılar.
Hep
böyle olur zaten.
Bir
hata. . .
GÜMMMM.
* * *
“Çapulcu,
ayyaş, vandal” falan neyse de, şu “kukla” lafı fena ağırıma gitti.
Zira
çapulculuk veya ayyaşlık ya da vandallık bir tercih olabilir.
Oysa
“kukla” öyle mi?
Kukla,
akılsızdır.
Kukla,
cahildir.
Kukla,
basiretsizdir.
Kukla,
iradesizdir.
Kısaca
kukla, koskocaman bir hiçtir!
Bak
sokaklara.
Bak.
İyice
bak meydanlara.
Yüzde
biri, üçü, beşi koy kenara.
Araya
sızmıştır belki.
Hatta
“sızdırılmıştır” özellikle!
Ama
diğerleri, Türkiye’nin aydınlık ve güzel yüzlerini simgeliyor.
Hepsinin
gözleri pırıl pırıl ışıldıyor.
Başı
açık olanın da, kapalı olanın da zihni berrak.
Hiçbiri
emir kulu değil.
Hiçbiri
kimsenin orası ya da burasının kılı, tüyü değil!
“Düşünen
insan” onlar.
“Soran
insan” onlar.
“Sorgulayan
insan” onlar.
Tam
istediğimiz gibi.
Tam
düşlediğimiz gibi.
* * *
Bir
düşünceniz varsa, tarafsınız.
Yoksa...
Rahatsınız.
İyi
uykular!
Yorumlar
Yorum Gönder