Kayıtlar

Ekim 11, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kıbrıs’ta “Erdoğan” oylanacak / Feyzi Hepşenkal

Resim
  Denir ya, biz bize benzeriz. Kıbrıs’ta olanlar, ilave bir düzenleme ihtiyacı doğuruyor o cümlede: Benzemese de, benzetiriz! 26 Nisan’da yapılması gereken ama pandemi nedeniyle ertelenen cumhurbaşkanlığı seçimi var Pazar günü yavru vatanda. Vatan yavru da olsa, yapacakları seçime karışmamak; halkın iradesine ve yürürlükteki yasalarına, kurallarına saygı göstermek lazım. Anavatan’a düşen KKTC’ye o saygı içinde yaklaşmak olmalı. Tabii olmadı. Ya ne oldu? 1974 yılından beri kapalı olan Maraş bölgesinin seçime üç beş gün kala açılmasından, yenilenen su borularına kadar pek çok “son dakika” gösterisi sahnelendi; Ankara’dan gelen resmi görevlilerin Kıbrıs’taki seçim çalışmalarına katıldığı iddiaları dillerden düşmedi. Ve peş peşe gelen açıklama ile istifalar sonucunda ise hükümet düşüverdi.   * * *   Pazar günü yapılacak ilk turda, 11 adaydan hiçbirinin çoğunluk oyunu alacağına hiç kimse ihtimal vermiyor. Yine de sandıktan kime, ne kadar oy çıkacağı önemli.

Yaratıcı olmak harika / Feyzi Hepşenkal

Resim
  Yaratıcı fikirler hele uygulandığında, hele hele var olan bir soruna çözüm olduğunda; “harika” denmez de, ne denir? Bunlardan birine, Aposto’dan İrem Yurtseven’in yazısında denk geldim. Sorun şu: Deniz taşımacılığında kocaman gemilere istiflenmiş konteynerleri bilirsiniz. Elbette konteynerlerin çok da uzun olmayan bir ömrü var. Ya sonra? Yallah hurdaya. Bir gemi kaç konteyner alır, diye merak ettim bu arada. Bin, 2.000, 5.000… Gemisine göre değişiyor. Boyu 400 metre, genişliği 58,8 metre olan MOL Triumph; bu alanda bir rekorun sahibi. Tam 20 bin 150 konteyner taşıyabiliyor.   * * *   Yaratıcı çözüm burada devreye giriyor, çöpe gidecek konteynerler hayatın içinde işe yarar hale getiriliyor. İrem Yutrseven birkaç örnek vermiş. ·          Londra’nın Camden Town bölgesine açılan çevre dostu Buck Street Market. ·          Konteynerde hizmet veren ilk fine-dining restoranı Wildflower. ·          Edinburgh’da sergi alanı olarak kullanılması planlana

Trump’un yerinde olmak… / Feyzi Hepşenkal

Resim
  ABD devasa bir ülke. Gücü büyük, derdi de. Yetmezmiş gibi dünyanın yükü de üzerimde. Fakat en çok şu COVİD belası zorluyor beni. Şerefsiz virüs geldi, girdi içime. Nefes almakta zorlanıyorum. İki adım atınca yoruluyorum. Çok korkuyorum. Kim inanır bana, bilmiyorum ama yine de “Covid19’dan korkmayın ve hayatınıza hakim olmasına izin vermeyin” demek zorundayım. Maskemi mitolojik bir kahraman edasıyla çıkarıp, “Kendimi gerçekten iyi hissediyorum” hatta “20 yıl öncesine göre daha iyi hissediyorum” demek zorundayım. Oysa ülkenin hali de toz duman. Vaka sayısı 8 milyona yaklaşıyor. Virüsten ölenler 215 bini geçti. Sayıları az göstermek gibi bir şansım yok. Her yer emir ve komutam altında değil ki?! Çare yok. Virüsün hayatıma hakim olmasına izin vermeyeceğim. Ölen ölür, kalan sağlar benimdir. Çünkü bir lider böyle davranmak zorunda. Kan içse bile “kızılcık şerbeti içtim” demek zorunda. Of. Yapmak zorunda olduğum o kadar çok şey var ki aslında.

Ne “vaka” ama… / Feyzi Hepşenkal

Resim
  Yazıya konu olan şahsın benzerlerinden çok var. Sağda solda, sürü sepetler. Dertleri ne? Ortalığı karıştırmak, şeriat özlemi, iktidara yaranmak, kendi dünyalarında şöhret sahibi olmak… Neyse ne! Al birini, vur ötekine. Bunları ciddiye almak, abesle iştigal değil de, ne? Diyeceksiniz ki, şimdi: “Öyleyse sen niye yazına konu ediyorsun Ali Edizer’i?”   * * *   Şahıs, tıp doktoru bir kere. Yazının sonuna eklediğim videolarda izleyeceğiniz gibi, o lafları eden birine; yeri geldiğinde insanlar, canını emanet ediyor. Gerçi tıpta bir uzmanlığı yok. Ne pediatri uzmanı, ne geriatri uzmanı… Fakat Kayseri’deki özel sağlık kurumlarında çalışırken, 2009 yılında şansı ve bahtı açılıyor birden. ·          Önce o yılın Eylül ayında, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı yapılıyor. ·          2010 yılının Mayıs ayında, SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü İlaç ve Eczacılık Daire Başkanı oluyor. ·          2011 yılın Ağustos ayında, Sa

Bir “dur” deyin! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Sosyal medyada, özellikle de Facebook hesaplarında yayınlanan boy boy, poz poz fotoğraflar görüyorum. Kimi arkadaş buluşmaları… Kimi nişanlar, nikahlar… Kimi düğün, dernek… Kimi siyasi partilerin, derneklerin toplantıları, yemekleri… Görüntüler, sıradan bir dönemi yansıtır gibi. Dünya 6-7 ayda 1 milyondan fazla insanı virüse kurban vermemiş, memlekette kesin sayısı meçhul vaka ortaya çıkmamış, tanıdık tanımadık binlerce hayat COVİD-19 yüzünden sönmemiş sanki. Kimine “dünyanın dönmesi” yetiyor anlaşılan. Duruncaya kadar “bildiğini okumaya” devam!   * * *   Şu kadarını düşünmeli insan olan. Yemeğe, gezmeye, eğlenmeye kabus sona erene dek ara verilirse; kimse ölmez. Aksine davranmaya devam edilirse eğer, bir gün en sevdiğinizin can çekiştiğini görmeyeceğinizi ise hiç kimse garanti edemez!   * * *   Ahalinin bir bölümü duyarsızsa, umursamazsa; devreye “devlet” girecektir o zaman. Önlemleri hemen alacak, ciddiyetle uygulayacaktır. Bugün 5 Ekim 2020.