Kayıtlar

Nisan 19, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ey Zonguldak Valisi… / Feyzi Hepşenkal

Resim
Sanıyorum “Ey” diye başlayınca cümleye, iyice kulak veriyor, dikkat kesiliyorlar. Tamam. “Ey Zonguldak Valisi” o zaman: -       Esef duyuyorum tavrınızdan. -       Teessürle karşılıyorum sözlerinizi. -       Teessüf ederim size ve sizin gibilere. Ettiğiniz laflar burada işte… Asıl önemlisi, özür dilerken söyledikleri. Vali diyor ki: “Konuşmanın basına yansımasıyla konuşmada sağlık çalışanlarımızı, kastı aşsa da üzecek, yanlış anlamaya uygun ifadelerin telaffuz edildiği ortaya çıkmıştır. Sağlık camiasını üzmek gibi bir kasıt asla söz konusu değildir. Her şeye rağmen bu sıkıntılı günlerde sağlık çalışanlarımızın üzülmesine sebep olmuşsak kendilerinden açık yüreklilikle özür diliyorum. Sağlık çalışanlarımızın özellikle son dönemde kendilerini koruyamamaları nedeniyle, tabloda istenen iyileşmenin sağlanamaması ile yaşanan hayal kırıklığı maalesef sözlerimize yansımıştır.” * * * İlahi Vali bey… Yok, kastı aşmak. Yok, sebep olmuşsak. Yok, ş

Yeryüzü zebanisi Dr. Oz / Feyzi Hepşenkal

Resim
Bir kabus gördüm ki, gerçekti sanki. Dünyanın pek çok yeri bir cehennemdi artık. Alevlerin her yandan yükseldiği, kazanların kaynadığı, zebanilerin terör estirdiği bir yer. Cehennemlik olanlar, çektikleri azaptan kurtulmak için, zebanilerin başındaki Mâlik’e yalvarıyordu “Ne olur, Allah bizim hayatımıza son versin!” diye. O da “Hayır” diyordu: “Siz hep burada kalacaksınız!” Offf. Çok fenaydı manzara. Ve zebanilerden birinin yüzünü seçer gibi oldum bir ara. Kimdi o, kime benziyordu? Kaşları yay gibiydi. Bakışları sabit ama çenesi hareket halindeydi. “Vır vır” konuşuyordu sürekli. Hay Allah, kim o? Tabii ya, Mehmet Öz o. Korku dolu rüyama giren zebani oydu: Dr.Oz. * * * Kan ter içinde uyanınca, kabustan beter bir manzara çıkmaz mı karşıma! Bu kez, Dr. Oz aynıyla vakiydi. Yine “vır vır” konuşuyordu FOX TV’de. (Yanlış anlaşılmasın, bizdeki değil, ABD’de olan FOX bu. Trump’ın baş yağcısı FOX. Zaten Dr. Oz’a da ‘Trump’ın ölüm tarikatının üyes

Şeffaflık maskeyle geldi / Feyzi Hepşenkal

Resim
Önce PTT’ye adını yazdıran, sonra e-Devlet üzerinden şansını deneyen fakat aradan 10 gün geçmesine rağmen gönderildiği söylenen mesajı alamayan, dolayısıyla koduna kavuşamayan, kavuşsa dahi gittiği eczanede maske bulamayan vatandaşlar; üzülmeyin. O maske, bu maske işte. Yönetimde şeffaf olmaktan fellik fellik kaçanlar, vatandaşa layık gördükleri maske sayesinde ve tam anlamıyla “şeffaf” olmuşlar! İncecik, tülbente benzer, tek katlı bir şey. Bir kenarında yüze tam oturmasını sağlayacak tel parçası olması gerekirken, ondan bile imtina edilmiş. * * * Sosyal medyada paylaşılan maske fotoğrafları canımı o kadar sıktı ki, şu yazıyı tamamlayamadım. Çıktım dışarı, bizim eczaneye gittim. Dün geceden konuşup, gelen kodu vermiştim. Eczacımız sağolsun sisteme girişi yapmış, 5 adet maskeyi kenara ayırmış. Aaaa. Sürpriz. Benim maskeler ötekiler gibi değil. En azından şeffaf değil. Kuş gribi döneminden arta kalan ve şu ana kadar sermayeden yediğimiz evdek

Bir kişi bile ölürse… / Feyzi Hepşenkal

Resim
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Nisan’da “Bugüne kadar 32 Milyon vatandaşımıza maske için doğrulama kodunun yer aldığı mesaj gitmiştir” deyince; Facebook hesaplarından sordum arkadaşlara: “Kodu aldınız mı?” Sen misin soran, cevaplar sicim gibi yağdı üzerime: -       Yooo. -       Hayır. -       Yok almadık. -       Ne kodu! -       Kim ne kodu? -       Üç defa İBAN numarası geldi, başka bir şey gelmedi. Yalan yok. 14 Nisan’da yani dün akşama doğru ve eser miktarda olsa da “geldi” diyen oldu. * * * Anlamadığım “birinci şey” şu: Cumhurbaşkanı açıkça “mesaj gitmiştir” diyor. Mesaj göndermek, kamyonla patlıcan göndermeye benzemez. “Gitti” dendiğinde, 32 milyona birden anında gider. En azından “şahsım” için, yüzde yüz garanti vererek söyleyebilirim: O sözün Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıktığı andan, yaşamakta olduğumuz ana kadar geçen zaman içinde bana gelen giden bir mesaj yok. Mesaj olmayınca kod yok. Kod olmayınca maske yok! * * * Anla

Yüzde 2.1 - Yüzde 21 / Feyzi Hepşenkal

Resim
Türkiye’de koronavirüsten ölenlerin toplam sayısının, toplam vakalara oranını gösteren şu tablo, sosyal medyada fır dönüyor: 10 Nisan, 1006/47029 = Yüzde 2.1 11 Nisan, 1101/52167 = Yüzde 2.1 12 Nisan, 1198/56956 = Yüzde 2,1 13 Nisan, 1296/61049 = Yüzde 2,1 * * * Bunun üzerine yapılan yorumların çoğu da ister istemez “Ölümleri yüzde 2’ye sabitlemişler” ve benzeri şekilde, eleştiri ve kuşku üzerinde yoğunlaşıyor. Bir sonuç da ben vereyim. Dünyada kayda giren KOVİD19 vakalarından kapanan dosyalara bakıldığında, yani ölüm sayısının iyileşen vakalara oranı hesaplandığında çıkan sonuç ne? İlginç, çünkü o da… Yüzde 21. Türkiye’deki vefat/vaka kıyaslamasının 10 misli yani ve bu oran da uzun süredir hiç değişmiyor. İyi de, neden böyle? Söylenen şu: Sayılar büyüdükçe oranların ilk basamaklarındaki değişimler zaman alır, farklılıklar ancak “0,0212288489573949” gibi sayılarda anlaşılır… Gidiş hiç iyi değil Dün öğleden sonra sokakların durumunu görm

İstifaden istifade! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Ekonomi durmuş, halk ev hapsine mahkum edilmiş, bilinmezliğin karanlığı geleceğin üzerine çöreklenmiş, insanlar can derdine düşmüşken; böylesine saçma sapan bir siyasi kaos, ancak Türkiye’de yaşanabilirdi zaten. Cuma gecesi “iki saat kala” sokağa çıkma yasağı ilan edip, milleti sokağa döken irade; iki gün sonra ve yasağın kalkmasına iki saat kala, bu sefer istifa ilanı ile kimini yine sokağa dökmekle kalmadı, birinin dama çıkıp, intihara kalkışmasına bile yol açtı. İstifadan istifade yapılan muhabbetlere bakın. Neymiş? Damat bey müstakbel lider olarak hazırlanıyormuş. Arkasındaki Pelikan grubu, ona cephe alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü yemek istiyormuş. Vs. Vs. Doğrudur, epeydir süren bir hikaye bu. * * * Diğer yanda, Abdülhamit Gül sıradan bakanlardan biri değil. Önemli ailevi bağlantıları var. Erbakan döneminin parlak isimlerinden olan, günümüzde ise devlet bürokrasisinin tepe noktalarından Kamu Denetçiliği Kurumu’nun b

Süleyman Yağız yazdı / İKTİDARIN KISKANÇLIĞI!

Resim
                       Bir maske dağıtmasını bile beceremiyorlar! Bütün mesailerini, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının halka bağış yapmasını yasaklamak için harcıyorlar! Dünya çapında bir salgın yaşanırken, iktidarın, muhalefet belediyelerini önlemek istemeleri anlaşılır gibi değil. *** Hem "birlik-berberlik günü" diyeceksiniz, hem de ikilik yaratan taraf olacaksınız... Vallahi, insana gülerler! Şunlara bakın: Muhalefet belediyelerinin yasal olan kampanyalarını önlemek için banka hesaplarını bloke etmekle kalmayıp, haklarında inceleme de başlatıyorlar. *** Vatandaş aş, iş, ekmek derdinde, iktidar ise vatandaşın derdine derman olmak için formül üzerine formül üreten Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu'nu önlemek için formül bulmaya çalışıyor. Yardımın, bağışın yasak olduğu bir süreç yaşıyoruz. Efendim, yardım ve bağış kampanyalarını sadece devlet yaparmış, belediyeler işe el atınca "devlet içinde devlet olur"larm