Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Süleyman Yağız yazdı / AŞKIN, KAVGANIN, İSYANIN VE DESTANIN BÜYÜK ŞAİRİ: OZAN TELLİ

Resim
AŞKIN, KAVGANIN, İSYANIN VE DESTANIN BÜYÜK ŞAİRİ:  OZAN TELLİ Ozan Telli, günümüz şairlerinin en önde gelenlerindendir. Aşkın, kavganın, isyanın ve destanın ustasıdır, piridir. En duyarlı aşkları, en büyük kavgaları, en yürekli isyanları ve en kutsal destanları o yazmıştır. Hem halk şiiri, hem de serbest tarzda olağanüstü başarılıdır. *** Üç büyük handikapı vardır. Bir: Çok mütevazıdır. İki: Memleketinde yaşadığı için sanat-edebiyat çevrelerinin dışındadır. Üç: Bir başka değerli şairle (Ahmet Telli) aynı soyadını taşımaktadır. (Bu, daha çok Ozan Telli aleyhine adlarının karışmasına neden olmaktadır.) *** Bilmeyenler için belirteyim: Ozan Telli, Gaziantep'in İslâhiye ilçesine bağlı Telli Köyü doğumludur. Benim hemşehrim, hısımım, yaşıtım ve can arkadaşım, yoldaşımdır. Ama onunla ilgili ifadelerimi yakınlığımız nedeniyle yazmıyorum. Çünkü o, -yaklaşık 50 yıldır yazan birisi olarak vurgulamak istiyorum ki-, gerçekten çok büyük bir şairdir. Onu sadece ülkemizin değil tüm dünya i

Fehim Taştekin yazdı / Suriye cehenneminde petrolün yeri

Resim
Trump The Oil Hesap yine döndü. ABD Başkanı Donald Trump, hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hem Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Abdi’yi Beyaz Saray’a davet ederken Suriye’nin petrolüne iyiden iyiye göz koydu. Suriye’den çıkmanın Amerikan düşmanlarına armağan olacağı savıyla Beyaz Saray’a giden Senatör Lindsey Graham ve emekli Orgeneral Jack Keane’nin hışımla önüne koyduğu petrol haritasını gördükten sonra fikrini değiştirdi. Behemehâl Suriye’den Irak Kürdistanı’na çektiği bin kadar askerin bir kısmını ‘petrolün gardiyanlığı’ için geri gönderdi. Bu askerler Suriye’yi terk ederken ihanete uğramışlığın öfkesiyle Kürtler tarafından taşlanmışlardı. Amerikan kurulu düzeninin azgın müdahalecileri, neft koklatarak Trump’ın başını döndürdü. *** 2011’den beri “Suriye’ye müdahalenin asıl nedeni petrol mü” sorusu hep sorulageldi. Orta Doğu’da onlarca yıl boyunca Amerikan siyasetinin ana çizgilerini belirleyen “petro-dolar düzeni”, petrol imtiyazlarıyla ilintili

Aylin Onart yazdı / İKLİM VE ZEYTİNYAĞI

Resim
İKLİM VE ZEYTİNYAĞI Küresel ısınma ve iklim değişikliği... Gündeme geldiğinden bu yana yakından takip etmeye çalışıyorum. “Geç kalınıyor” safhasından “geç kalındı”ya geçildi bile. Christine Lagarde’ın dediği gibi, sürecin sonunda herhalde tavuklar gibi kızaracağız.   Yoksa kızarmaya vakit kalmadan eriyen buzulların suları altında mı kalacağız? Kuraklık nedeniyle açlıktan mı yok olup gideceğiz? Ya da hepsini aynı anda mı yaşayacağız? Böyle bir üç bilinenli sona doğru gidiş... “Geleceğimizi çalıyorsunuz, dünya ölüyor, iklim için ses ver” sloganlarıyla farklı ülkelerde ve Türkiye’de öne çıkan bilinçli çocuklar, gençler geleceklerini yaşayabilmek için yürüyüşler düzenliyor, konferanslara katılıp konuyu ciddiyetle ele alarak anlatıyor, yetişkinleri bir an önce harekete geçirmeye çalışıyor. * * * Türkiye, ısınmanın sonuçlarından en fazla etkilenecek ülkelerin arasında yer alıyor. Yağışlar azalır, kuraklık artar da tarımsal potansiyeller ve yetiştirilen türle

Soyer'in açıklaması 10 Ekim'de mi, 3 yıl önce mi? Cevabı ancak kriminal araştırma verir...

Resim
Hadi biraz “gazetecilik” yapalım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Kıbrıs konusunda yaptığı iddia edilen açıklama ve sonrasında bu açıklamayı “üç yıl önce” yaptığını iddia eden yeni bir açıklaması ile toz dumana bulanan memleketi biraz aydınlatmaya çalışalım! Zincirin halkalarına tek tek ve sırayla bakmak en iyisi sanırım. İşte ilk halka... 10 Ekim Perşembe günü KKTC’nin Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun, Tunç Soyer’i makamında ziyaret ediyor. 10 Ekim tarihi itibarı ile KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Türkiye’de çok kişiyi çok kızdıran “savaş karşıtı” sözleri, henüz ağızdan çıkmamış. O sözler gündeme 13 Ekim’e bomba gibi düşünce, 14 Ekim tarihli gazetelerin hemen hepsinde manşet oluyor. Bu gazetelerden biri de, doğal olarak Kıbrıs Haberci. Olayı “Büyük Kriz” manşeti ile vermiş. Gazetenin sürmanşetinde ise yayınlandığında dikkat çekmeyen ama sonra “artçı bomba” etkisi yapacak, “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakalım” başlıklı, Tunç Soyer’

Kapalıçarşı ile Mahmutpaşa bahar, Sirkeci ile Haydarpaşa leş kokuyor

Resim
Dilediğiniz kadar boş verseniz de dünyaya. Acıyı, kederi görmezden gelseniz de… Bilumum şapşallıklardan azade tutsanız da kendinizi. İhanetin her türlüsüne aşina olsanız da… İstanbul'u dinleseniz de, gözleriniz kapalı. “Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı” diye mırıldansınız da… Önünde sonunda Haydarpaşa düşecektir aklınıza. Sirkeci kor gibi yanacaktır yüreğinizin tam ortasında. * * * Çekiç sesi de neymiş? Duyulan betonu kıran hilti sesi. En gürültülüsünden, kulağı sağır eden cinsten. Ve ter kokusu misk-i amber, o pis, o iğrenç, o leş kokusunun yanında şimdi. * * * Çare yok, haykıracağız: “İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder.” Böyle keder olamaz zaten. Haydarpaşa ile Sirkeci gar binalarındaki 29 bin metrekarelik depo sahalarının, Agatha Christie’nin hayal gücünü aşan

Yaşar Seyman yazdı / Ahmed Arif’le Ankara’yı dolaşmak

Resim
“Bir akşamüstüdür şarabi” Kızılay Meydanı artık halkın meydanı olmaktan çoktan çıktı. Bana sadece ‘Gezi Direnişi’ sırasında öldürülen Ethem Sarısülük’ü çağrıştırıyor. Koskoca meydan koca bir acının adı oldu. Sonrası patlayan bombalar kısacası artık tadı kalmadı. Kızılay Meydanı halkın nabzının attığı değil sadece koşuşturduğu kavşak oldu. Dünyanın hangi şehrine gitsem o şehrin yazarının, şairinin sokaklarında dolaşmak; onunla o iklimi, o ruhu yaşamak, o mekânda oturup ortamı saatlerce gözlerimle taramak, geleni gideni izlemek, biriktirip yaşama akmak isterim. Bilirim ki şairlerin yazdıklarında yaşadığı coğrafyanın, şehrin ruhu vardır. 12 Eylül’ün karanlık günlerinde bazı dostlarla buluşur edebiyat ağırlıklı söyleşirler gerçekleştirirdik. Geçenlerde dostum sanatçı Rahmi Saltuk o günleri yazmamı istedi. Anılarımızın geçtiği mekânları anımsadım. Anılarımız tazeliğini korusa da gittiğimiz mekânlar artık yok olmuştu. Kent kültürü olmayan belediye başkanı, anıların mekânlarını, k