Kayıtlar

Mart 15, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güvenmek istiyorum ama… / Feyzi Hepşenkal

Resim
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya güvenmek istiyorum. Hem öyle az buz değil, çok güvenmek istiyorum. Keşke istemekle olsa. Olmuyor ama… Güvenmekte zorlanıyorum. Zorlanıyorum çünkü 11 Şubat günü yüreklere nispeten su serpen “ulusa müjdesini” hatırlıyorum. Hani o, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı uzmanların virüsün hızlı bir şekilde tespit edilmesi için hazırladıkları “yerli kit” ile ilgili verdiği müjdeyi. Sayın Bakan’ın, “Korona virüs tespiti için üretilen yerli kit 90-120 dakikalık sürede sonuç veriyor. Geçen hafta bu kit kullanılmaya başlandı” demesini… Hatta ertesi gün TBMM’de muhabirlerin sorularını yanıtlarken, “tanı kitini yurt dışına da satacaklarını” söylemesini… * * * Şimdi ise Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap’ın Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamayı okuyorum ki… Durum azap verici. 83 milyonluk Türkiye’de koronavirüs testi yapılan insan sayısı, “bugüne kadar” sadece 4 bin kişi. Diğer yandan biliyorum ki, Güney Kore’d

Virüs, hijyene karşı çaresiz / Feyzi Hepşenkal

Resim
Dr. Bonnie Henry bir halk sağlığı doktoru, koruyucu tıp uzmanı ve dünya çapında bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrol edilmesi üzerine odaklanmış bir epidemiyolog. Bir “hastalık avcısı” yani. Amerikan Koruyucu Tıp Koleji Yönetim Kurulu üyesi ve Kanada Doktorlar ve Cerrahlar Kraliyet Koleji üyesi. British Colombia Hastalıkları Önleme Merkezi'nde Halk Sağlığı Acil Yönetim Direktörü ve British Colombia Üniversitesi'nde Halk Sağlığı Okulu'nda görev yapan bir profesör. Uganda'daki Ebola salgını sırasında Dünya Sağlık Örgütü'ne kıdemli danışmanlık yapmış. Pakistan'daki Çocuk Felcini Durdurma programında yine WHO için danışmanlık görevi üstlenmiş. SARS salgını sırasında Toronto şehri için medikal yetkili olarak görev almış ve British Colombia'da H1N1 domuz gribi konusunda halk sağlığı çalışmalarını yürütmüş biri. “Keşke ülkemizde yaşasaydı da, Koronavirüs Bilim Kurulu Başkanı olsaydı” diyesi geliyor insanın. Ama en azından 2009 yılında yazdı

Dünya bir mapushane / Feyzi Hepşenkal

Resim
Şarkı “aşkın bir mapushane” diye başlıyor aslında ama sözleri “dünya bir mapushane, içinde biz mahkum” diye değiştirmek bile kifayetsiz kalır yaşanan süreci anlatmaya. Virüs nispeten adaletli. Zengin veya fakir, şöhretli veya sıradan, muktedir veya kendi halinde insan ayrımı yapmıyor pek. Yakaladığını esir alıyor, kapatıyor içeriye. Zulmü arttığında ise geçirdiği pençeler, can alıyor. Bizler böylesine hiç görmedik, yaşamadık. Kaderimizde bu da varmış maalesef. Fakat insanlık, tarih boyunca ne belalarla, felaketlerle boğuştu ve ayakta kalmayı başardı. Yine başaracak.. O gün gelene kadar da sınavdan geçecek herkes. Kim doğru olanı yaptı? Kim yanlışlarına, hırslarına yine kurban etti insanları ve dünyayı?! Soygun var soygun Kabusu fırsat sayan ahlaksızlar, fırsatı insafsızca para kazanmak için sömüren soysuzlar her yerde karşımıza çıkıyor. 1’e 10 ve hatta daha fazlasını kazanmak için çaresiz insanları soymaktan zerrece çekinmiyorlar. Mesele bu iğr

Bir “kemancı” eksik! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Örnekse: “Bilal Erdoğan’a taktırılan altın kemer, sadece devlet başkanı oğlu olmakla mı alakalıdır? Bilal beyin bilmediğimiz başka bir protokol sıfatı var mıdır? Demokratik devletlerin valisi halkın seçtiği insanlarla protokol uygularken, monarşik devletlerin valisi kendisini sadece hanedan üyelerine karşı sorumlu hisseder. Antalya valisi demokratik bir devletin mi valisi yoksa nepotik-monarşik bir saltanatın mı mabeyncisidir?” demişse biri… * * * Örnekse: “Atatürk’ü yok sayarak hutbe okutan Diyanet ile Atatürk’ü yok sayarak Cumhuriyet’i kutlayan valilerle ülke yöneten sizlerin, bizleri yok sayması gayet doğaldır. Halkı kin ve nefrete teşvik pahasına, Atatürk ve Cumhuriyet’e ısrarla söverek halkı kutuplaştırma yoluna giden Fatih Tezcan için kılını kıpırdatan, işlem başlatan yok” demişse biri… * * * Örnekse: “AKP’li Mahir Ünal’ın tavrına şaşırmamak lazım, ne de olsa kendisi ‘Şahsım Partisinin’ bir üyesi ve üyesi olduğu partide millet iradesiyle seçilen bele

Yeni partiler çare mi? / Feyzi Hepşenkal

Resim
Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’ne de, Ali Babacan’ın DEVA’sına da, Rıfat Serdaroğlu’nun eli kulağındaki Çoban Ateşi’ne de başarı dilerim gönülden. Daralan ve hatta kapanmaya yüz tutan siyasi kanalların açılmasına, halkın “o olmaz, bu da olmaz” çaresizliğini aşmasına şiddetle ihtiyaç var çünkü. Çünkü ve çünkü… Yüzümüzü nereye çevirsek, tokat yiyoruz. İki satır yazanlar ite kaka hapse yollanıyor. Yürümeye kalkan kadınların üzerine çullanılıyor. Çarşı, pazar alev alev yanıyor. Açlık, sefalet tırmandıkça hayatımızı tırmalıyor. İnsanların iş bulma hayali bile tükeniyor. Onurumuz, içeride dışarıda paspasmışcasına çiğneniyor. Ya çare… Çare ne? Davutoğlu ile Babacan… Yeni partiler eğer gerçekten var olma iddiasını taşıyacaklarsa, en azından “çarenin bir parçası” olacaklarına dair güven vermek zorundalar. Davutoğlu ile Babacan süregelen iktidarın parçasıydılar düne kadar. Şimdi nasıl güven verip, çare olacaklar? Mırıldanmakla olmaz o iş. Yaşanan

Virüs soygunu! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Eczaneye girdim: -       Maske var mı? -       Yok. -       Neden yok? -       1 liralık mala 10 lira istiyorlar. Vatandaşa nasıl anlatırız bu kepazeliği. Onun için getirmiyoruz! * * * Koronavirüsten korunmak için en temel sağlık gereci olan maskelerin en uyduruk olanı 50 kuruşa falan satılıyordu yakın zamana kadar. 50’lik kutu fiyatı 10-15 TL arasındaydı. Bugün internetten satış yapan sitelere baktım. Aman Allah’ım. Tam bir soygun düzeni işlemekte. Virüs fırsatçılığı “ya canını, ya paranı” dercesine, alabildiğine sergilenmekte. Aynı ürünün düne kadar geçerli olan ama şu an “tedarik edilemeyen” fiyatı ile soygunun ortalamasını simgeleyen örneğini yan yana koydum işte! Ve işte… Burası Türkiye. * * * Henüz ilan edilmiş bir koronavirü vakası yok memlekette. Yani heyecana, telaşa, paniğe gerek yok normalde. İyi de… Ona rağmen manzara bu şekilde ise sonrasında “ne olur” diye kara kara düşünmekten kendini nasıl alıkoyabilir zerre