Kayıtlar

Kasım 18, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Belediye mülklerini sat sat, nereye kadar?

Resim
Belediye mülklerini sat sat, nereye kadar? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu göreve gelince, malumu ilan etmişti: “Bütçe açığımızın 7.2 milyardan az olmadığını belirtmek isteriz. Temmuz ayında kullanılacak olan maliye katkısı biz yönetime gelmeden ödenmiş, biz yönetime gelmeden bir hafta içerisinde 1 milyar lira harcanmış. Biz yönetime geldiğimizde İBB’nin kasasında sadece 5 milyon lira vardı.” O şehir ki, koca İstanbul. Manzara ise feci. Orhan Veli Kanık’ın dediği gibi: “Cep delik, cepken delik, Kol delik, mintan delik, Yen delik, kaftan delik, Kevgir misin be kardeşlik?!” * * * İstanbul’u kevgire çevirenler, “Belediyenin borçları ödemek için 2 yıldır mal, mülk satıyordu” yine İmamoğlu’nun açıklamasına göre. Ve o da, mecburen de olsa, aynı yolun yolcusu oldu. Beş ilçede altı arsa Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayınlanan ilanda, İBB’nin İstanbul’un beş ilçesindeki 6 parsel arsasını satışa çıkardığı duyuruluyordu. Pend

Süleyman Yağız yazdı / BİR BÜYÜK USTA: ÂŞIK İHSANÎ

Resim
BİR BÜYÜK USTA: ÂŞIK İHSANÎ Bugün çok  önemli bir halk ozanımızdan söz edeceğim: ÂŞIK İHSANÎ... Bu büyük ozanımızla ilgili olarak yıllar önce yayımlanan (1983) "Yürü Bre Hızır Paşa" adlı kitabımda şunları yazmıştım: “Âşık İhsanî, Ölçülü-Uyaklı Halk Şiiri’nde toplumcu bakış açısıyla ‘başkaldırı’yı ilk ve en güçlü dile getirendir. Ölçülü-Uyaklı Halk Şiiri’nin geleneksel yapısını gerek saz ve gerekse söz olarak kırmaya, çağdaşlaştırmaya çalışmış öncü bir ozandır. Ekonomik, politik sözcük ve kavramları, sloganları şiirinde en yerli yerinde kullanabilen ve bunlara gerçek anlamlarının yanında bir de şiir değeri kazandırabilen güçlü, usta bir Halk Ozanı’dır. En büyük eksiği ise şiiri yalnızca (daha çok) kavga saymasından ve yalnızca bunun şiirini yazmasındandır. Oysa şiir, yaşamı tüm boyutlarıyla kavrayan dizelerden oluşmalıdır. İhsanî bu eksikliğini de giderir, o güçlü kavga şiirini, yaşamı tüm boyutlarıyla içeren dizelerle donatırsa, daha bir kalıcı, daha bir güçlü Halk Ozan

Kent suçlarında, İzmir örneği

Resim
Kent suçlarında, İzmir örneği Roma İmparatoru Sezar 23 hançer darbesi ile öldürülmüştü. İnsanlar gibi şehirler de hançerlenir. Her darbe ile sarsılır, kan kaybeder, zayıf düşer. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu hazırladığı haritada, “gökdelen ve AVM projeleri, ayrıcalıklı imar planı değişiklikleri, RES enerji santralleri, termik santraller, gemi söküm merkezleri, yat limanları, altın madenleri, taş ocakları, özelleştirme yolu ile satılan kamusal alanlar” arasında “kent suçu” olarak nitelediği 72 noktayı belirlemiş. Kimi çoktan saplanmış şehrin bağrına, kiminin de eli kulağında. İzmir yaralı. Canı yanıyor. Derdine derman arıyor. NEDİR KENT SUÇU? Haritayı, vurulan/vurulmakta olan hançer darbelerini tek tek görmek için TAM BURAYI lütfen tıklayın. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği İzmir Koordinasyon Kurulu’nun “kent suçu” dediği yerlere yakından bakın. Nedir kent suçu? Kısaca şudur: “Toprak üzerinde yapılan her türlü insan yapımı faaliyet

Yastayız be Ahmet Kaya…

Resim
Yastayız be Ahmet Kaya… 19 yıl önce bugün, 43 yaşında kalp krizinden ölmüş olsa da; eşi Gülten Kaya’nın hep dediği gibi “ağır çekim bir cinayete” kurban gitmişti Ahmet Kaya. Yine eşininin dediği gibi, yaşasaydı bugün: “İçinden geçtiğimiz zamanlar çiçek-böcek zamanları olmadığına göre, hep yaptığı gibi o ahlaklı tanıklığını yapar, hayatın tüm kirliliğini ve haksızlığını yüzümüze şarkılarla çarpardı. Çünkü sanat, sadece Ankara’nın taşına değil, yasına da bakmakla oluyor.” Yastayız gerçekten. Uzun zamandır yastayız. Kimin farkında, kimi değil. Kimi rahatsız ama mırıldanmakla yetiniyor, kimi dut yemeyi tercih ediyor çaktırmadan! Kimi tavrını koyuyor cesaretle, kimi arsız ve pervasızca çanak yalıyor şapırdana şapırdana. AKLANACAK DÜNYA Olsun be. En azından şu an boşverin hepsine.. Ak ile karanın yer değiştirdiğini bile yaşaya, Ahmet Kaya’nın seslendirdiği, Orhan Kotan’ın “Aklanacak dünya” şiirine kulak verin ve eşlik edin diliniz döndüğünce: “Zordur zo

Siyanür bahane, yoksulluk yasaklansın

Resim
Siyanür bahane, yoksulluk yasaklansın Türkiye’de 16 milyon kişinin yoksul, 18 milyon kişinin yoksulluk riski ile karşı karşıya olması; en zengin ile en yoksul arasındaki gelir eşitsizliğinin 8.7 katı bulması ile… Veya 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısının, Ağustos’ta geçen yılın aynı ayına göre 980 bin kişi artarak 4 milyon 650 bin kişiye çıkması ve işsizlik oranının 2.9 puan yükselerek yüzde 14 olması ile… Ya da merkezi yönetim bütçe dengesinin ekim ayında, 14.9 milyar lira faiz dışı açık vermesi ile “toplu intihar/cinayet olayları arasında bir bağ/bağlantı yoktur” desem; iktidar cenahından alkış alırım. Sizler ise haklı olarak linç edersiniz beni. Dersem, edin zaten. Sebep yine ekonomik İstanbul Başsavcılığı'nın açıklaması net: "Yapılan soruşturma esnasında bu aşamada elde edilen tespitler doğrultusunda ikametgahında ölü olarak bulunan B.D.'nin, Kuyumcukent'teki iş yerinde altın ticareti ile uğraştığı ve bir takım internet sitel

Siyaseten motor kaput!

Resim
Siyaseten motor kaput! Bir zamanlar her gün şakır şakır politika yazardık. Şimdi her gün aynı niyetle oturuyorum, “siyaset sahnesinde ne var” diye bakıyorum; hep aynı kare ekranda donmuş, duruyor. O bana bakıyor, ben ona bakıyorum. Bir of çekip, kalkıyorum. İki dolandıktan sonra, azimle geçiyorum yine bilgisayarın başına. Kayda değer bir şeyler olmalı mutlaka. AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş demiş ki mesela: "Kongre sürecinde bireysel istekleri olmayan kişilerle yola devam edeceğiz. Siyaseti bir zenginleşme aracı olarak görmeyin. Partide ahbap çavuş ilişkisi değil, şehirde tanınan, bilinen, güvenilir, Hz. Ömer, Hz. Hatice gibi kişilerle yolumuza devam edeceğiz.” Kurtulmuş’u ciddiye alacak olursam eğer, şu soru geliyor aklıma: “Yola devam edecekleri kişiler Hz. Ömer, Hz. Hatice gibi olacaksa; kendisi ve öteki parti büyükleri ‘kim gibi’ nitelenmeli acaba?” Tövbe hâşâ! YENİ PARTİLER (MIŞ MIŞ) Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ın kuraca

“Reisim” diyenin, sırtı yere gelmiyor!

Resim
“Reisim” diyenin, sırtı yere gelmiyor! Gün geçmiyor ki, keyfilik ve partizanlık adına yapılan eylemlere ve alınan kararlara yenileri eklenmesin. Olan biteni izlemek için yararlanılan “en ciddi” kaynak ise hiç kuşkusuz Resmi Gazete. Kendi payıma okuduğum tek gazete de o zaten! Bugünkü sayısında “Cumhurbaşkanlığı Tarafından Yapılan Atamalar Hakkında Kararlar” arasında şu var mesela: MEZBAHA MÜDÜRLÜĞÜNDEN, TARIM MÜDÜRLÜĞÜNE Barış Saylak “ünlü” bir kişi! Onu şöhrete kavuşturan da, CHP’den istifa edip, AKP’den Milas belediye başkan adayı yapılınca, telefonla konuştuğu Erdoğan'a "Baş tacısınız reisim, ellerinizden öpmeye gelmek istiyorum" demesine dair video kaydı idi. Bu müstesna anları çok kişi “keyifle” izledi. Hele 2014 seçiminde CHP’den Milas belediye başkanlığına aday adayı olduğunda yaptığı “Çeşitli partilerden teklif aldım ancak ilkeli duruşum ve köklü bir CHP’li olarak tekliflere teşekkür ettim. Çünkü CHP’li doğdum ve öyle de öle