Kayıtlar

Mayıs 2, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

1886’dan 2020’ye / Feyzi Hepşenkal

Resim
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, başta çalışanlara ve elbette işini yitirenler ile iş bulamayanlara ve de herkese kutlu olsun! Adına “bayram” dense de, 1 Mayıs’ın doğuş öyküsü çok zorlu, sancılı ve maalesef kanlı olmuş. Yani… Neyi, neden kutladığımızı bilmek/hatırlamak önemli. Nail Güreli “İki 1 Mayıs” adlı kitabında, o günleri şöyle anlatıyor: “1886'nın 1 Mayıs'ı yaklaştıkça işçi sınıfının savaşımı hızlanıyor, yeni boyutlara ulaşıyordu. Başta Albert Parsons ve Aigust Spies olmak üzere işçi önderleri düzenlenen toplantılarda, mitinglerde işçi sınıfı savaşının simgesi durumuna gelen ‘sekiz saatlik iş günü’ belgisini vurguluyorlardı. İşveren kesimi de savaşımını bir başka yöntemle sürdürüyordu. Chicago Tribune Gazetesi her gün dozunu arttırarak sürdürdüğü yayınlarında açıktan, tehditler savuruyordu: ‘Kenti yakıp yıkacaklar öyle mi? Bunun önünü almak için gerekirse Chicago'nun her sokak lambası direği bir işçinin cesediyle süslenecektir.’ Nisan sonların

Kuyruklu yalanın kuyruğunda! / Feyzi Hepşenkal

Resim
İyi ve kötü anlamda, her yerde savaş var. En amansızlarından biri de, gerçek ve yalan ile doğru ve yanlış arasında yaşanıyor. Hani bazı filmlerde büyük kalabalıklar yaratmak için, bilgisayar teknolojisi ile biri bin yaparlar ya… Yalan ve yanlışın orduları da öyle. Yoğun biçimde süren yalan ve yanlış saldırılarına karşı, gerçek ve doğru kendini savunmaya çalışsa da, yenik düşüyor çoğu kez. Kısa vadede, kaçınılmaz sonuç! Zira kimi gerçek ve etkili kişiler de katılıyor “trol” adı verilen kalabalığın arasına. Onları gören, duyan da iyice ciddiye alıyor yazılanı, söyleneni; hiç düşünmeden takılıyor kuyruklu yalanının kuyruğuna! * * * İşte bir örnek: AKP Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya. Üstelik bir hukukçu, avukat. Üstelik TBMM Anayasa Komisyonu Başkanvekili. Üstelik partisinin Merkez Disiplin Kurulu Sekreteri. Bakın işte, görün işte paylaştığı şeyi! Yazdıkları gerçek mi, doğru mu peki? “ABD 34 bin dolar, Hollanda 28 bin Euro, İs

Maske sorunsalı / Feyzi Hepşenkal

Resim
Kırk yıl düşünsem, 25 kuruşluk bir maske için kırk defa yazmak zorunda kalacağım aklımın köşesinden geçmezdi. Kader kederle buluşunca, akıl uçağa binip başka diyarlara uçunca; basiret,   dirayet, ehliyet gibi kavramlar yerle yeksan olunca; başka çare kalmıyormuş demek ki! Salgın kapıya dayandığından beri devam eden “maske sorunsalı” aynı bilinmezlikle süreceğe benziyor maalesef. Konun asli unsurları, sorumluları; yine maalesef kayıp! Üzerlerine yıkılan sorunu çözmek için çabalayan, icabında hakarete ve hatta saldırıya uğrayan kahraman eczacılarımız; bütün bunlar yetmezmiş gibi, her yeni adımda yeni bir kaos yaratan uygulamaların açıklanması görevini de mecburen üstlenmiş durumda. Ve ilginçtir, o görev eczacıların merkez birliğinin değil de, nedense İstanbul Eczacı Odası’nın omuzunda. İşte son açıklama: “Eczanelerimizden ücretsiz maske dağıtımı esnasında yaşadığımız yoğunluğun azaltılması yönünde yaptığımız görüşmeler sonucunda, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan

65 yaş yasağı AYM’de / Feyzi Hepşenkal

Resim
Senih Özay, yine duramadı, olan bitene dayanamadı. Şanına yakışır uzunlukta bir dilekçe yazdı. “Bireysel başvuru” hakkını kullanıp, Anayasa Mahkemesi’nin kapısına dayadı. Önce “Bu dönemde avukatlık yaptığım, hukuku savunduğum, mücadele verdiğim sırada yaşım 67 olmasına rağmen, başıma başımıza gelen felaketle ilgili sağlık tedbirlerine eyvallah dememe rağmen, 65 yaş üstü işi gücü yok yaşlı da hastalıklar rahat ilerler gerekçesi ile fiilen sokağa çıkma yasağı içine girmem girmemize ilişkin devlet tasarrufu hukuka aykırı olup aleyhine yargı yoluna başvurulması zorunlu gözükmüştür” diyor Senih Özay o nevi şahsına münhasır üslubuyla. * * * Gerekçeleri net. Misal; “Anayasal bağlamda temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına bakacak olursak Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın, yalnızca ‘Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği’ düzenlenmiş ve bu sınırlamaların Anay

Süleyman Yağız yazdı / BEHZAT AY 84 YAŞINDA

Resim
Köy Enstitüleri kimleri yetiştirmedi ki? Bunların en önemlilerinden biri de Behzat Ay'dı. Köy Enstitülü kuşağın köyü de kenti de yazan usta yazarlarından Behzat Ay, yaşasaydı bugün 84 yaşında olacaktı. *** Elimde iki haber var. İkisi de dönemin en etkili gazetesi Yeni Ortam'da yayımlandı, yaklaşık yarım asır önce. İkisi de büyük yazar Behzat Ay'la ilgili. Birinde, Behzat Ay'ın SİS İÇİNDE, diğerinde de SÜRGÜN romanlarının çıkışı bildiriliyor. Behzat Ay dost ağabeyimdi. Usta yazarlığının yanı sıra çok içten bir insandı. Gülünce çok da güzel gülerdi. Yeni Ortam'da 1972 yılında çıkan ilk yazımı okuduktan sonra bana GÜNDOĞUSU kitabını, "Hoş geldin" diye imzalayarak vermişti. *** Tabii, bu ifade genç bir yazar olarak beni çok sevindirmişti. Öyle ya, ilk yazımla, bir ustanın sınavından geçer not almıştım. Bu benim için büyük mutluluktu! *** Bu güzel dost ustayı en verimli döneminde çok erken yitirdik. Yaşarken