Kayıtlar

Mayıs 11, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Top ne ondadır, ne bunda! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Fahrettin Koca’nın tavrı tuhaf, üstlendiği görevin ona yüklediği sorumlulukla bağdaşmıyor, alınmış darılmış ve hatta ve de adeta oyun dışında bırakılmış çocuk misali, küsmüş gibi. Başka nasıl izah edilebilir, “Türkiye Futbol Federasyonu kendi iradesiyle ligleri başlatma kararı almıştır. Bundan sonrası için sorumluluk kendilerindedir” şeklindeki sözleri. Futbol Federasyonu “devlet içinde devlet” sanki! Olur mu hiç öyle şey? Tepemizde giyotin sallanırken, ne demek “Federasyon ne isterse yapsın, kendileri bilir” demek? * * * Sağlık Bakanı’nın hedefindeki TFF Başkanı Nihat Özdemir, göründüğü bilindiği kadarıyla fazlasıyla kurnaz biri. Yer mi bu resti? Nitekim yemedi. “Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kuruluna resmi yazı yazdık. Aldığımız tedbirler budur. Kararımız budur. Bizim Sağlık Kurulumuzun aldığı tedbirler de bunlardır. Yeterli midir, değil midir? ‘Yok yeterli değildir, bu koşullarda maçlar oynanamaz’ derlerse biz de ona göre hareket ederiz. ‘Tamamdır’ derlerse

Güleriz ağlanacak halimize! / Feyzi Hepşenkal

Resim
ABD Başkanı Trump çok konuşuyor, çoğu kez de boş konuşuyor ama bu kez, “Kovid-19, 11 Eylül ve Pearl Harbor'dan daha kötü” derken; doğru söylüyor. Ancak büyük savaşlar, koronavirüs salgını kadar berbat etti dünyayı. Ne var ki, hızla gelen felakete; ne Dünya Sağlık Örgütü, ne de birkaç istisna dışında ülkeler aynı hızla karşılık verebildi. Hatta ülkeleri yönetenlerden bazıları fazlasıyla hafife aldı tehlikeyi ve o hafifliğin sebebi olan beceriksizlikleri yüzünden ateşe attılar dünyayı ve ülkelerini. Bugün “Kovid-19, 11 Eylül ve Pearl Harbor'dan daha kötü” diyen Trump, 26 Şubat’ta CNN ve MSNBC kanallarını hedef alıyor, bu iki kanalın “piyasalarda panik yarattığını” söylüyor, “koronavirüsünü mümkün olduğu kadar kötü göstermek için mümkün olan her şeyi yaptığını” iddia ediyor ve ekliyordu: “ABD harika durumda.” * * * 6 Şubat günü, 2020 yılının “hali pürmelalini” anlatırken, yazının başlığını “Daha 330 gün var” koymuştum. Son cümlem ise şuydu: “NOT: Koro

Yazımı engelleyenlere, gülüyorum sadece / Feyzi Hepşenkal

Resim
Mahkeme karar verdi “şak” diye, Erişim Sağlayıcıları Birliği kararı anında tebliğ etti “hop” diye, yazıma erişim engeli kondu “küt” diye. Şimdi ara ki bulasın “Varsa akraba, yoksa AKP’li” başlıklı yazımı… Gerçi arayan bulur tabii, orası ayrı mesele! Neyse… Peki, ne yazmıştım da şaklar, hoplar, kütler peş peşe girdi devreye? Yanlış mı yapmıştım? Yalan mı yazmıştım? Gizli bilgileri mi ortaya çıkarmıştım? Devlet sırrını mı açıklamıştım? Yok canım. Keşke öyle olsaydı da, içim yanmasaydı ve biraz teselli bulsaydım! * * * Yaptığım “malumu bir kez daha ilan etmekti” yalnızca. Yazdığım, Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararını esas almaktı oysa. Yaptığım ve yazdığım; tümüyle açık kaynaklardan edindiğim birkaç cümlelik bilgiyi, Cumhurbaşkanı tarafından Ankara Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’ne atanan şahsın “kim olduğunu” açıklamaktan ibaretti sonuçta! * * * Yalan ve/veya yanlış olan neydi ki? 2016 yılında, AKP Trabzon Kadın Kolları Ba

İstişare hikaye, çare istihare! / Feyzi Hepşenkal

Resim
İki açıklamayı da iktidarın yarı resmi gazetesi Sabah’tan alıntılıyorum ki, kimsenin aklında “doğru mu, değil mi” diye kuşku kalmasın. Zaten milyon tane video kaydında da var aynı sözler, inanmayan onlara baksın. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a sordular: “Maske satışına izin verilebilir mi? Sözlerinin altını kalın çizgiyle çizercesine, çok net konuştu sözcü Kalın: “Hayır, şu anda maskenin ücretle, parayla satılması gündemimizde yok. Ücretsiz olarak bütün vatandaşlarımıza maskeler dağıtılmaya devam ediyor, bundan sonra da devam edecek. Bu konuda devletimiz bütün tedbirleri aldı. Üretim noktasında maske sıkıntımız yok.” İki gün sonra Cumhurbaşkanı konuştu: “Normalleşme sürecinin bir parçası olarak, bugüne kadar piyasada satışına izin vermediğimiz cerrahi maske ve bez maske satışına, halkımızın kolayca ulaşabileceği yerlerde izin vermeyi planlıyoruz. Maske türlerine göre bir üst fiyat belirleyerek, halkımızı mağdur edebilecek girişimlerin de önünü keseceğiz.

3397 insan, kim onlar? / Feyzi Hepşenkal

Resim
Türkiye koronavirüsle mücadelede başarılı mı, açıklanan veriler doğru mu ve benzeri sorular, tartışmalar bir yana; tabelada yazan “resmi” vefat sayısı dün gece itibarı ile 3397 oldu. Sadece 3397, hepsi bu. Cenaze namazında bile meftanın ismi söylenir. Fakat onların adı yok. 1 numaralı vefat. 3397 numaralı vefat! Yapmayın. Onlar can. Onlar insan. Kimi az yaşamış, kimi çok. Kimi tanınmış, kimi kendi halinde. Fakat hepsi çoluğu çocuğu, anası babası, eşi dostu olan; bu dünyada iyi kötü hayat sürmüş birer insan. Nasıl olur da, bilinmezliğin kör kuyusuna atılırlar? Neden kimse sesini çıkarmaz, insana insan gibi davranmayanlara? Onlara birer rakam muamelesi yapılmasına itirazım var. * * * Twitter’da bir hesap açtım: @InsanOnlar Altına da şunu yazdım: “Sayılardan ibaret değil Coronavirüse kurban verdiklerimiz. İnsan onlar. En azından hatırlanmayı hak ediyorlar.” Bulabildiğim kayıpların isimlerini ve çıkan haberleri topluyorum orada. İnsan