Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SİZLER DE HEMEN "KABİR HAYATI"NA GEÇSENİZE! / Süleyman Yağız

Resim
36 askerimizi kaybetmişiz!.. İnsan kılıklı biri, sözüm ona, dinsel mesaj veriyor: "Bitmiş gibi, kaybımız varmış gibi konuşuyorlar. Bunlar güzel sözler değil. Ne kaybı yahu? Kayıp falan yok. Yer değiştirdiler. Dünyadan kabir hayatına geçtiler. Nasıl olsa herkes gidecek. Şehit olmayı istemek lâzım." *** Şehitlerimiz madem yer değiştirdiler, kabir hayatına geçtiler; sizler de hemen kabir hayatına geçsenize be kardeşim! Hep fakir fukara çocukları mı vakitsiz kabir hayatına geçsinler? Biraz da sizler, Şehitler Tepesi'ne bir an evvel gömülseniz de sizleri kaybetmemiş olsak!.. Ha, ne dersiniz?.. *** Bir ara da şehit olarak mekân değiştirmek isteyen BAKAN kılıklılar vardı... Onlar hâlâ dimdik ayaktalar... Nedense, şehitlik mertebesine ulaşıp  mutlu olarak mekân değiştirmediler!.. Dileğim, şehit olmayı çok isteyenlerin ivedilikle kabir hayatına geçerek mutluluğa ulaşmalarıdır!.. Amin, diyelim efendim!.. *** Şimdi birileri çıkacak, dinden söz edecek; şehitlerin ölmezliğini, ş

Karanlıkta ışık olmak / Feyzi Hepşenkal

Resim
Nereden bakarsanız bakın, her şey kara. Ne demeye çalışırsanız çalışın, her şey kapkara. Onun için koyacak bir fotoğraf bile yok, kara, kapkara zeminden başka. Ve o karanlık içinde yol almaya çalışmak, bir yere toslamadan yazmak, kıldan ince, kılıçtan keskin bir çaba. Yine de çabalamak gerekiyor. Karanlığa bir ışık yakmak için mecburuz buna. Umarım dönülmez noktalara gelmemişizdir henüz. Bu umuda sarılarak, hem akıl, hem vicdanla beraber cesur da olursak eğer; daha büyük acılardan korunmanın nihayet mümkün olabileceğine inanmak istiyorum. * * * Akıl şart. Her koşulda en doğru olanı yapmak, aklı kullanarak gerçekleşebilir ancak. İnsanın aklını tutsak eden duyguların ve hesapların hızla ve de öncelikle sona erdirilmesinden başka çare yok. Bana göre, Suriye baştan beri bir bataklıktı ve orada bulunmak yanlıştı. Başkasına göre, girilmeli ve savaşılmalıydı. Bana göre/başkasına göre tartışmasını geçtik artık. Askerlerimizi koruyamıyor, sayısını bile

Can almaya HAYIR / Feyzi Hepşenkal

Resim
Fotoğrafı görünce içim yandı ve kimse kusura bakmasın, ağzımdan okkalı bir küfür çıktı. O fotoğraf, en tepede sizin de gördüğünüz fotoğraftı. Pişmiş kelle gibi sırıtan biri kadın iki Amerikalı, canını aldıkları o güzelim, o görkemli dağ keçisinin başında poz vermişler utanmadan. Belki asıl utanması gerekenler, onlara bu izni verenler! Neymiş? ABD’den avlanmak için Adıyaman’a gelen kadın avcı, boynuz uzunluğu 130 santimetre olan dağ keçisini avlarken, eşi ise 118 santimetre boynuz uzunluğuna sahip dağ keçisi avlamışmış. Avdan çok memnun olduğunu belirten Emieblcek Harris, gelecek yıl tekrar gelmek istediğini söylemişmiş. Pespaye medya, böyle vermiş haberi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü İsmail Kozan da bu cinayete kılıf bulmak için hazır bekliyormuş meğerse! Neymiş? Elde edilen gelirlerin yüzde 60’ı avlak alanının bulunduğu köylerde, muhtarlıklara aktarılarak köylerin cami, taziye evi, Kuran kursu gibi ihtiyaçlarında kullanıldığını söylemişmiş. La

Reis’in elçileri / Feyzi Hepşenkal

Resim
Dışişleri Bakanlığı’nda “meslek memuru” olarak göreve başlayan insanlar “ateşe, katip, konsolos, müsteşar” gibi unvaları yıllar içinde ve hak ederek alıp; mesleğin zirvesine çıkar, büyükelçi olurlar. Bazen dışarıdan elçi yapılanlar da olmuştur tarihimizde. Özellikle de Atatürk’ün döneminde. Yazının sonunda bazılarının adını gururla anacağım. Fakat önce bugüne, kısaca “Reis’in elçileri” diyebileceğimiz, zamane elçilerine bakalım. Ve de söze “son elçi” Ozan Ceyhun ile başlayalım. * Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avusturya elçisi yapmaya layık gördüğü Ozan Ceyhun hakkındaki eleştirilerin haddi hesabı yok.  Neticede Erdoğan onu İzmir’den milletvekili adayı da yaptı 5 yıl önce.  İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu hanım, o zaman gayet hoş karşılamış Ozan Ceyhun’u. Şimdi sorsanız, herhalde elçiliğini de memnuniyetle karşılar! * Endonezya elçisi Mahmut Erol Kılıç: Marmara Üniversitesi, İslam Felsefesi Anabilim dalında "İslam Kaynakları Işığında Hermes ve Hermetik Düşünce&

Hintli yasakladı, biz sattık! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Kapalı rejimler, baskıcı yönetimleriyle sadece ülkelerine ve insanlara eza cefa çektirmiyor. Onlar, dünyanın da başına dert. Çin’de başlayan koronavirüs salgını, eğer ilk andan itibaren bilinseydi; olayın ciddiyetine uygun önlemler daha hızlı ve etkili şekilde alınsaydı, belki de tehlike bu denli büyümezdi. Mecburum “belki” demeye. Çünkü çok şey “sır”, hemen her şey “muamma” kapalı rejimlerde. Haberlere göre: “Salgını dünyaya ilk duyuran gazetecilerden Fang Bin, Vuhan Hastanesi önünde çektiği videoda en az 8 ceset torbası olduğunu söylemişti. Bin, internette tanınır hale gelmesini sağlayan 40 dakikalık bu videoyu yayınladıktan sonra 2 haftadan kısa bir süre içinde ortadan kayboldu ve yaklaşık 15 gündür nerede olduğu bilinmiyor.Krizi anlatan bir diğer bağımsız gazeteci Chen Qiushi de günler önce kayıplara karıştı.” Bu haberler de belki doğru, belki yanlış! İran’da kabus ve kaos Alın işte İran. Rejim tarafından yapılan açıklamalara bakarsanız, endişeye mah

Can alan çelişki! / Feyzi Hepşenkal

Resim
İran'daki 5.8’lik depremde, Van'da yıkılan evlere bakıyorum. İçim acıyor. Hayatını kaybeden insanları, hele ki çocukları düşünüyorum. Yüreğim kanıyor. Bu ne biçim hayat? Bu nasıl mukadderat? Kaderleri, kederle yazılmış, baştan sona. Lanet olsun. İş işten geçtikten sonra yazıyor, konuşuyoruz aslında. Hep böyle oluyor. Dünya tepemize yıkılmadan, aklımız başımıza gelmiyor. Hoş. Bugün gelse de, yarın gidecek yine. Ama ve fakat ve de maalesef… Bir kez daha günler, yeni bir felaket yaşanana dek, boşu boşuna geçecek. * * * Ve başıma gelen aklıma, başka bir şey daha geliyor. Van Gölü kıyısında yapımı süren Cumhurbaşkanlığı Köşkü, o şeyin adı. Yok efendim, köşk binasıyla beraber peyzajı, çevre düzeni, lojmanı, helikopter pistiyle beraber 39 bin metrekare alana yapılıyormuş. Yok efendim, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın yaptırdığı ünlü Kubad Abad Sarayı’ndan esinlenerek inşa ediliyormuş. Vesaire, vesaire. Geçiniz efendim! * *

Kampanya için ne beklenir? / Feyzi Hepşenkal

Resim
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca koronavirüs salgını hakkında yaptığı son açıklamada, “Sağlık sistemimiz bu tür durumlarla baş edebilecek kadar güçlüdür” demiş; vaka tespiti olursa uygulanacak tüm önlemlerin önceden belirlendiğini, yeteri kadar antiviral ilaç ve medikal malzeme gibi ihtiyaçların depolandığını, tedarik zincirinin sağlam olduğunu ve bu noktada endişe edilmemesi gerektiğini söylemiş. Umarım, öyledir. Her türlü sorun için, bilgi sahibi olmalı insan. Ne olduğunu, neler olabileceğini bilmeli ki; ona göre önlemini alsın, dikkatli davransın, duyarlı olsun. Yani bakanın sıraladığı “şu var, bu var” türündeki önlemlerin ötesinde, şu kişisel hijyen meselesinde “ulusal bir kampanya” yapmak gerekmez mi? Halkı “suyu sabunu sık sık kullanmaları için” bilinçlendirmek, salgına karşı alınması gereken ilk önlem değil mi? Memleketimi yöneten aziz ve muhterem zevat, böyle bir çalışma için ne bekler ki? Haberler endişe veriyor Bakın şimdi… İstanbul, Türkiye için ney