Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AKP’li rektörün müthiş sorusu! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Tıpkı Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Nükhet Hotar gibi, tıpkı Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Mazhar Bağlı gibi, tıpkı Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Budak gibi, tıpkı Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Vural Kavuncu gibi, tıpkı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Hamdullah Şevli gibi; Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Cevdet Erdöl de AKP’den milletvekili olan, ardından rektörlük koltuğuna oturtulan biri. Fakat ona rektörlük yetmemiş, her Türk vatandaşı gibi yazarlığa özenmiş. Nerede mi yazıyor? Herhalde burada, yanı başımda değil. Cevdet Erdöl yazsa yazsa ya Sabah’ta yazar, ya Akşam’da! * * * Nitekim kimi iktidarseverler onun Akşam’daki son yazısından pek etkilenmiş ve “Cevdet Erdöl'den müthiş bir soru” başlığıyla şu cümleye alkış tutmuşlar: “PKK'ya binlerce tır silahı gönderen ABD'nin New York'a maske gönderememesinin mantıklı bir izahı var mıdır?” Soruya çok mantıklı ve çok daha müthiş bir yanıtım va

Dünya Koronalı Virüs’e de kalmaz! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Hiç kimseye ve hiçbir şeye kalmamış bu dünya, Koronalı Virüs’e de kalmayacak mutlaka! Onun da devri bitecek. Onun da hükmü sona erecek. Ne var ki, hemen her şey gibi, onun da vadesi var. Sonrasında ise… Yaşayana uzun gelen fakat sonrasında denizdeki kum tanesi gibi minik bir iz bırakacak tarihte. * * * Örnekse: “Dünyanın en zor yüzyılı hangisidir diye sorsalar, 14. yüzyıl demek belki de çok yanlış olmaz. Bunun sebebi, savaşlardan çok daha fazla insanın hayatına mâl olan bir salgın: Kara Veba! Hastalığın çıkış noktası, Çin’di. Yönetimde bizim, Kubilay Hanlığı olarak bildiğimiz Moğolların kurduğu Yuan hanedanı bulunuyordu. Ancak kötü yönetim, kıtlık ve afetler, yerli halkı canından bezdirmişti. Üstüne bir de ülkenin güney batısında baş gösteren salgın, insanları kırıp geçiriyordu. Bu hastalık, bardağı taşıran son damla oldu. Köylüler ayaklandı ve Çin tarihinde ‘Kızıl Sarıklılar’ olarak bilinen bir isyan başlattı. İsyanın başında Zhu Yuanzhang bulunuyordu. İs

Hey gidi Türk Tarih Kurumu hey… NEREDEN NEREYE! / Feyzi Hepşenkal

Resim
28 Nisan 1930 günü, Atatürk’ün de katıldığı Türk Ocakları’nın VI. Kurultayı’nın son oturumu yapılıyordu. Kurultaya, Afet İnan tarafından 40 imzalı bir önerge sunuldu: “Türk tarih ve medeniyetini ilmî surette tetkik etmek için hususi ve daimi bir heyetin teşkiline karar verilmesini ve bu heyetin azasını seçmek salahiyetinin Merkez heyetine bırakılmasını teklif ederiz.” Hiç kuşkusuz, talimatı Atatürk vermiş, o gün Türk Ocakları Kanunu’na 84. madde olarak “Merkez Heyeti, Türk tarih ve medeniyetini ilmî surette tetkik ve tetebbu eylemek vazifesiyle mükellef olmak üzere bir Türk Tarih heyeti teşkil eder” şeklinde bir madde eklenmişti. (*) Karar çerçevesinde 16 üyeden oluşan bir “Türk Tarihi Tetkik Heyeti” kurulmuş, heyet 4 Haziran 1930 tarihindeki ilk toplantısında görev dağılımını yapmıştı: Başkan Tevfik Bıyıklıoğlu, Başkanvekilleri Yusuf Akçura ve Samih Rıfat, Genel Sekreter Dr. Reşit Galip. Üyeler: Afet İnan, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Hâmid Zübeyir Koşay, Halil Edhem,

Ne güzelsin İzmir / Feyzi Hepşenkal

Resim
“Bir oyuncak gemi yaparım Kara kara sayfalardan Uçak yaparım Alır seni uçarım Giderim bu diyardan” diye başladı, İzmir’den yükselen ses. * * * Rüzgar kuvvetli esiyordu. Hava bir 22 Nisan’a yakışmayacak kadar serin, İzmir’den beklenmeyecek kadar soğuktu. Körfez’in Karşıyaka sahilinde demirli arabalı vapurun üzerindeki bir avuç insan üşüyordu. Razıydılar ama… Üstlendikleri misyon 100 yılda bir yaşanacak denli özeldi, farklıydı. Yeniden müzik başladı. Onlar ısındı. Türkiye ısındı. O nasıl güzel bir şarkıydı. Meğer epey eskiymiş, bilmiyordum, dinlememiştim, duymamıştım. “Her yerinde gözyaşlarım var bu kentin Sahilinde, körfezinde zamanlarım Güz gelince yalnızlık sarar bu şehri Yollarında yapraklar dala hasret Ben onu burda sevdim burda yitirdim Kendimden oldum onunla değiştim Kaç kere inandım başa çıktı sevincim Soldurdu yar gönlümü ne hale geldim Ya aşkımı ver geri Ya da denizinde boğ beni Razıyım İzmir öldür beni” Of

İngiltere ve Türkiye’de aynı iddia / Feyzi Hepşenkal

Resim
Euronews’un haberine göre; İngiliz Ulusal İstatistik Kurumu, 10 Nisan'a kadar virüs nedeniyle 13 bin 121 ölüm belirledi. Ancak sadece hastane verilerini esas alarak açıklama yapan hükümetin aynı tarihe kadar verdiği Covid-19 kaynaklı ölüm sayısı 9 bin 288 oldu. İki veri arasındaki fark ise yüzde 41 olarak kayıtlara geçti. 10 gün sonra ise bu kez Financial Times’ın analizine göre Birleşik Krallık’ta koronavirüsten hayatını kaybedenlerin sayısı 41 bin, yani resmi verilerden 2 kat daha fazla. O İngiltere ki, demokrasinin beşiği. Ve orada bile, salgına ilişkin veriler “doğru mu, değil mi” diye tartışılıyorsa; öteki ülkelerin vay haline! * * * Ülkemizdeki durumun da “vay haline” denecek halde olmasından endişe edenler arasındayım. Defalarca yazılmasına, uyarılmasına karşın vaka ile can kaybı hakkında ayrıntılı bilgi verilmiyor çünkü. Oysa bilmeliyiz. Sadece tam ve doğru bilgi sahibi olmak hakkımız olduğu için değil, kendimizi daha bilinçli şekilde koruyabilme

Varsa akraba, yoksa AKP’li / Feyzi Hepşenkal

Resim
Her anımızı kabusa çeviren salgın haberleri, zar zor uykuya daldığımızda bile peşimizi bırakmıyor, rüyalarımızı karartıyor. Başka bir şey düşünemez  olunca, başka şeyler olmuyormuş gibi geliyor insana. Olmaz mı hiç? Oluyor elbet. Mesela, ülkemizin yakasından düşmeyen, düşürülemeyen ve yine salgına benzer bir dert var. Milyon kere yaşansa da “koltuklara adam oturtmaca” hikayeleri, her atama kararı ile çoğalıyor, çeşitleniyor. Nitekim bugün, yine öyle oldu. Büyük ihtimal, kimi AKP’lilerin evinde bayram sevinci yaşanıyor şu an. Haklılar. Batsa da, çıksa da dünya; onlara güzel! * * * Şimdi bakalım, bugün neler olmuş? Hatta ben susayım, arşiv konuşsun… ATAMA BİR: Trabzon Kültür ve Turizm İl Müdürü Ali Ayvazoğlu, Ankara İl Müdürlüğüne atandı. “Trabzon Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne, AKP Trabzon Kadın Kolları Başkanı Bahar Ayvazoğlu'nun eşi, daha 1 yıllık memur bile olmayan Ali Ayvazoğlu’nun getirildiği öğrenildi.” Haziran-2016 Yerel gazetelerd

O güzel insanlar… / Feyzi Hepşenkal

Resim
Hayatsa veya ölümse söz konusu olan, insandır aslolan. Felaketler yaşandığında durum değişir, dünya tersine dönmeye başlar. İnsanlar birer rakam oluverir o zaman. Depremde öyledir, savaşta öyledir… Bugün de öyle. Sadece rakamlar var. “Dünyada 165,759 kişi öldü koronadan. Türkiye’de 86,306 vaka belirlendi şu ana kadar.” Hepsi bu kadar. Oysa her rakam, bir insan. Hepsinin ailesi, sevdikleri, apayrı hikayesi var. Ateşin düştüğü yerde yüreği yananların dışında kim tanıyor, kim biliyor onları; tesadüfen yazılıp çizilmediyse ya da az çok şöhretli değilse… Denir ya; vay gidene. İnsana yakışır bir uğurlama yapılamadan ve acele ile ve hatta biraz da telaşla, toprağa girmek varmış onların kaderinde. * * * Diğer yanda hayat için, insan için, insanı yaşatmak için mücadele edenler var ki, onların da çoğu tanınmıyor, bilinmiyor. Hele can derdinde yatanların puslu bakışlarında, mavi beyaz yeşil giysiler içinde, yüzü gözü görünmeyen birer hayal onlar ve kimi

Umutluyuz, sayılar doğruysa… / Feyzi Hepşenkal

Resim
Birkaç saat sonra Türkiye’deki bugüne ait vaka ile ölüm sayıları açıklandığında, aşağıdaki tablo değişecek. Ülkemiz vaka sayısında koca Asya kıtasının, birinci sırasına yükselecek. Buna karşın can kaybında, İran’ın da, Çin’in de altında olacağız.   Avrupa ülkelerinin vaka/ölüm oranlarına bakıldığında da ne İtalya, ne İspanya, ne Fransa, ne İngiltere, ne Hollanda, ne Belçika, ne İsveç yanımıza yaklaşabiliyor. Hepsinden iyi durumdayız. Hepsinden başarılıyız. Hatta hepsinden çok başarılıyız. Dolayısıyla gururluyuz, mutluyuz, umutluyuz. * * * Bir koşul var ama… Olmazsa olmaz türden, aksi ölümden beter bir koşul. Tam ve doğru bilgi. Misal, Çin ile İran’ın “gerçekleri sakladığına” ilişkin, sayılar hakkında “yalan ve yanlış bilgi verdiğine” dair fena şeyler söyleniyor. Ya Türkiye? Memleketi yönetenlerin, özellikle bu konuda “gerçekleri sakladığına” ihtimal bile vermek istemem. Yalan söylemek her zaman, her yerde ve her koşulda kötüdür zaten ama bu konud