Kayıtlar

Soyer’i eleştirmek CHP’lilerin hakkı / Feyzi Hepşenkal

Resim
Önce derin bir nefes al bre muhterem. Bir bak, biraz olsun “doğru mu” diye araştır. Gerçekten “bölücülük” niyeti taşıyan zerre kadar niyet ve çaba varsa işin içinde, öyle kenarından köşesinden değil, tam alnı kabağından vur Tunç Soyer’e. Ama yok. Yok öyle bir şey. Ne ettiği “para” lafının, ne “bayrak” muhabbetinin; ne “bölücülük” ile ne “federasyon” ile ilgisi, alakası yok. Bahse konu mevzunun, “zaman ve zemin” yanlışlığından öte bir sıkıntısı yok. * * * Okuduğu her şeyi sorgusuz sualsiz kabullenenlerin sosyal medyada kılıçları çekmesini onaylamasam da, anlarım. Fakat kerameti oturdukları koltuklardan peydahlanan şahısların, milletvekili/başkan vb sıfatlar taşıyanların sergilemeye zorunlu oldukları sorumluluk tavrı ile bağdaşmayan hoyratlıkları; nefret veya gaflet sözcükleriyle izah edilebilir ancak. Yine ancak “yuh” diyebilirim onlara. YUH. * * * Bir de şöyle bakalım şu boş muhabbete. Ayrı para, ayrı bayrak isteyenler varsa bile, kimin gücü yete...

Katlan kalbim / Feyzi Hepşenkal

Resim
Türkiye’nin her yerinden Ankara’ya doğru yola çıkan, Başkent’e girişleri engellenen, sabaha kadar barikatlar ardında zorla tutulan; oturacak sandalyeye, içecek bir tas çorbaya ve bir bardak çaya muhtaç bırakılan; itilen, kakılan, tartaklanan baro başkanları, bu çileye neden katlanırlar? Sorunun pek çok yanıtı olabilir. Benim yanıtım ise bellidir: -       İleride yaşanacak zor zamanlarda, insanların direnme, dayanma gücünü bulma adına kendilerine “Katlan kalbim; vaktiyle bundan daha kötülerine katlanmıştın. (*)” diyebilmeleri için… İnsan için hava ve su neyse, insanca bir yaşam için de “hukuk” odur işte. Aksi halde baro başkanları neden katlansınlar bu çileye? * * * Onların sesi, benim sesimdir. Kulak verin şimdi, o seslere… * * * ·          Aydın Barosu Başkanı Gökhan Bozkurt: Polis sandalye almamıza bile izin vermiyor. Tuvalet yok. Zülüm çok. Faşizme, kanunsuzluğa, hukuksuzluğa direnmey...

Talimat var mı, yok mu? / Feyzi Hepşenkal

Resim
Anadolu Ajansı 19 Haziran günü “AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Bakanlık, yeni tip koronavirüs tedbirlerinden maske kullanımı zorunluluğuna ilişkin 81 il valiliğine talimat gönderdi” diye başlayan bir haber verdi. Haber irili ufaklı ne kadar gazete, TV, internet sitesi varsa hepsine dalga dalga yayıldı. Habere göre: Geçen cuma, cumartesi ve Pazar günleri denetim ve kontrollerde maske kullanım kurallarına aykırı davranan vatandaşlar ve iş yerleri ikaz edilip bilgilendirilecekti. Maske kullanım kurallarına aykırı hareket edenlere 22 Haziran Pazartesi, yani “bugünden itibaren” ülke genelinde uygulama birliği olacak şekilde Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282'nci maddesi uyarınca 900 lira idari para cezası uygulanacaktı. Son paragrafta ise deniyordu ki: “Maskenin, 48 ilde hayatın tüm alanlarında, 33 ilde ise alışveriş merkezi, market, restoran, kafe ve kuaför gibi insanların toplu halde bulunduğu iş yerlerinde takılması zorunluluğu bulunuyor.” * * *...

Mesajla memleket yönetmek! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Kısaca “karmaca” deniyor, farklı parçaların bir bütün oluşturmasına. Kimi “potpori” dese de, doğrusu “putpori” demek. Bugünkü yazı biricik kabusumuz korona hakkında, öyle bir şey olacak. Durum fena. Salgın durmuyor, durdurulamıyor. Kendisini ciddiye almayana, anında haddini bildiriyor. Hele “laf” hele hele “boş laf” onu iyice azdırıyor. Pek çok ilde maske takmak şart veya takmamak yasak. Son olarak lütfettiler Ankara ve İstanbul’u da eklediler ama lafta kalırsa bu şart veya yasak, diğer illerdeki gibi; maske takmayan bunun bir bedeli olduğunu bizzat anlamazsa yani; ne fayda! Ah, ah. Keşke memleket idare etmek, Twitter’dan mesaj atmakla mümkün olsaydı… * * * Sosyal medyada paylaşılan mesajlar, memleketi idare edenler (eğer yararlanmayı bilirlerse eğer) için uyarıcı ve bazen yol gösterici diğer yanda. Mesela: “Kapatılması planlanan Covid-19 yoğun bakımımızda hasta sayımız bir haftada 3’ten 14’e yükseldi. Bu gidişle ek yoğun bakımlar tekrar açılabilir...

Şam’da kayısıdan sonra en iyisi Bingöl'de su şişeleme! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Nisan ayı yatırım teşvikleri listesi, “milli piyango listesi” niyetine açıklandı. İlk sıraya bakalım. Neymiş? Karivan Gıda Su Ambalaj vs AŞ. Bingöl ili Solhan ilçesinde faaliyet gösteren şirket, memba suyu dolumu için 34 milyon 792 bin liralık yatırım yapacakmış. Devletimiz de şirkete “10 yıl sigorta primi işveren hissesi muafiyeti, 10 yıl gelir vergisi stopaj desteği, 10 yıl sigorta primi desteği, yüzde 90 oranında vergi indirimi, KDV indirimi, faiz desteği” sağlayacakmış. Az mı? Azmış. Üstüne de yüzde 50 YKO verecek, yani “yatırımın yüzde 50’sini” karşılayacakmış! “Bundan iyisi Şam’da kayısı” derler ama “Bingöl’de su şişelemeden iyisi” yok galiba!! * * * Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 12 Şubat 2020 tarihli sayısında yayınlanan ilana göre, Karivan A.Ş.’nin eski patronlarından Halit Diken sahip olduğu 2100 hisseyi, beheri 100 TL’den 210 bin TL’ye Özkan Bingöl’e, 951 hisseyi de 95 bin 100 TL’ye Mehmet Şirin Demir’e...

Bu “porteye” dikkat / Feyzi Hepşenkal

Resim
“Özellikle yeni Diyarbakır Valisi’ni dikkatle izleyin” diyenler var. Vali Münir Karaloğlu’nu nevi şahsına münhasır özelliklerinden ötürü dikkatle izlememek zaten mümkün değil de, bu özellikli vurgu acaba neden? “İçeride ve dışarıda hem ekonomik, hem siyasi açıdan sıkışan Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir açılım hamlesini Diyarbakır’dan başlatabilir. Seçilen vali bunun bir işareti” falan diye devam ediyor iddialar. Hiçbir işaretin “şahsım” için hiçbir kıymeti yok artık. Fakat Erdoğan’ın her zaman, her şeyi yapabileceğine de hiçbir itirazım yok! Yine “kandırıldım muhabbeti”, yine “barış süreci”, yine “akil heyetler” veya benzeri hikayeler, ısıtılıp pişirilip yeniden gündeme getirilirse, hiç şaşırmam yani. Ne de olsa Saray sofrasının önü hep kuyruktur, hiç eksik olmaz müşterisi… * * * İddiayı ciddiye alan dostların da gazıyla, epey zaman harcadım Vali bey için. Bir sürü yazı, haber okudum. Fotoğraflarından galeri yaptım. Videolarını izledim. Münir Karaloğlu ile ...

Adalet Yürüyüşü’nün üzerinden üç yıl geçti… Hani ikinci adım? / Feyzi Hepşenkal

Resim
Çoşku dolu, heyecan ve umut veren bir süreçti, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü. Ankara’dan İstanbul’a varana dek, Türkiye’nin her yerinden binlerce insan eşlik etti hukuksuzluğa karşı verilen bu çabaya. CHP’li olup, bir gün bile olsa orada bulunamayan kendini eksik hissetti. Ne güzel günlerdi. Şimdi aramızda yoklar ama... Gülriz Sururi de oradaydı. Dilber Ay da oradaydı. Beklentiler, hayaller ise ortaktı: Hak, hukuk, adalet. * * * Üç yıl geçti aradan. Bakıyorum da “özlemle anılıyor” Adalet Yürüyüşü bugün. Kılıçdaroğlu’nun yanında çekilen fotoğraflar tekrar tekrar paylaşılıyor. Mesajlar yığın yığın. Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ne hoş yazmış: “Ne büyük onur, ‘hak hukuk adalet’ diyerek birlikte yürüyebilmek... Memleket için, halk için halkla birlikte mücadele edebilmek..” CHP Meclis Grup Başkanvekili Engin Altay Konfüyus’un “Adalet bir kutup yıldızı gibi yerinde durur, geri kalan her şey onun etrafında d...

Çek bir köpek kuyruğu! / Feyzi Hepşenkal

Resim
Biri şaşırıp, beni Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu üyesi yapsa, ne olur acaba? Kendimi kurul toplantılarında düşünüyorum da… Biri “ LIBID oranından” söz ederken, öteki “ LIBOR ” dese; LIBOR’a aşinayım biraz da, öteki ilk kez çıkmıştır karşıma. Çare yok. Şaşırım. Apışıp kalırım. * * * Hele “ Kaldıraca Dayalı Zorunlu Karşılıklar ” konusu açılırsa… Hele hele “ Gerçek Zamanlı Brüt Mutabakat ” faslına gelirse laf, ne yaparım? “ Geç Likidite Penceresi ” veya “ Subprime Piyasalar ” ya da “ Senyoraj” muhabbetleriyle ne işim, ne ilgim olabilir? İnsan haddini bilmeli canım. Ne işim var benim Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu’nda? * * * Hamza Yerlikaya, namı yedi cihana yayılan Dünya ve Olimpiyat şampiyonu bir güreşçi. Onun spordaki başarısını gölgeleyecek tek laf edemez kimse. Eden de yok zaten. Mesele sonrası! * * * Herhalde her şey şu “yanak okşama” fotoğrafıyla başladı. Recep Tayyip Erdoğan belli ki çok sevdiği Hamza’yı aldı, 2...