Karantina günlerinde yaşamak / Feyzi Hepşenkal
Genelde
evden çıkmam. Bazen günlerce çıkmam.
Fakat
şimdi 10 dakika da olsa çıkmadan, kapının önünde de olsa bir ileri, bir geri
volta yapamıyorum.
Baskılanmaya
karşı, paşa gönlümün isyanı herhalde!
Korona
günlerinde yaşamak, hiç bilmediğimiz bir tecrübe.
Yazmak
da öyle.
Gözümüz
her en ekranda gelişmeleri izlerken, bir başka konuyu yazıp, tartışmak tuhaf
geliyor.
Yoğunlaşamıyorum,
elim gitmiyor.
Önce
ne yapmalı bu dönemde?
* * *
Sıralama
malum:
Kitap
okumak, müzik dinlemek, spor (mümkünse yoga) yapmak, film izlemek…
Gençlerin
çoğu ise oyun peşinde.
Telefonda,
bilgisayarda, TV ekranında hiç bilmediğim uçan, kaçan, vuran, kıran yığınla
oyun…
Onlara
virüsün bu türü maalesef çoktan bulaşmış zaten.
Evde
yaşamaya mecbur kalmanın en zor tarafı, uzun süre dip dibe oturmaya alışkın
olmayanların birbirine sarması ki, aman ha.
Böyle
günlerde hoşgörü şart.
Zorlanıyorsanız
herkes başka bir odaya, en azından köşeye çekilsin; mutat zamanlarda buluşsun
aynı yerde.
* * *
Sosyal
medya paylaşımlarında “python çalışıyorum” diyenler dikkatimi çekiyor.
Nedir
ki bu?
Şuymuş:
“Python,
nesne yönelimli, yorumlamalı, birimsel ve etkileşimli yüksek seviyeli bir
programlama dilidir. Girintilere dayalı basit sözdizimi, dilin öğrenilmesini ve
akılda kalmasını kolaylaştırır. Bu da ona söz diziminin ayrıntıları ile vakit
yitirmeden programlama yapılmaya başlanabilen bir dil olma özelliği kazandırır.”
Konu
beni aşar.
Uğraşanlara
kolaylıklar…
* * *
Ve
ikinci soru, ne yazmalı?
“Vah
vah” demenin kimseye yararı yok.
Hem
hastalıktan korunmanın, hem ileriye dirençle bakmanın yolu “bilgi sahibi
olmaktan” geçiyor.
Özellikle
Twitter’da ciddiye almaya değer çok sayıda hesap keşfediyorum sürekli.
Hepsini
takibe alıyor, okuyor, değinilen konuları daha fazla araştırma ihtiyacı
duyuyorum.
* * *
Düne
kadar maske takmak/takmamak konusunda kafalar karışıktı hatta “hasta değilseniz
takmayın” diyenler ağır basmaktaydı.
Baştan
beri kötü sınav veren Dünya Sağlık Örgütü görüşünü değiştirmiş.
“Herkes
takmalı” diyor şimdi.
* * *
Medipol
Hastanesi’nden Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu da şöyle diyor:
“Yapılan
uluslararası çalışmalara göre her tespit edilen 1 vaka karşısında toplumda
henüz hastalığı tespit edilmeyen (hastalığının farkında olmayan, hastaneye
gitmeyen, sonucu çıkmamış...) 400 hasta vardır. Olay rakamlardan çok büyük.
Sakın evden çıkmayın.”
Medipol
Hastanesi’nin sahibi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dır. Bilmeyenleri,
bilgilendirmek istedim.
* * *
Fransa’da
başlatılan bir uygulama vardı.
Bu
uygulamanın fikir babası olan Christian Meunier “Bu günlerde kimsesiz kalan,
derdini anlatacak hiç kimseyi bulamayanlar penceresinin önüne kırmızı biz bez
koysun. Dışarıya çıkabilen, sağlıklı insanlar da gerekli önlemleri alarak, bu
evlerin kapısını çalsın, komşularına yardımcı olsun” çağrısında bulunmuştu.
Aynı
yöntemi her yerde uygulamalı.
Penceresinde
kırmızı bez olan kapılar, mutlaka çalınmalı.
* * *
Daha
iyisi, elbette Foça Belediyesi’nin yaptığı:
“Koronavirüs
salgını nedeniyle evlerinde vakit geçiren 65 yaş üstü vatandaşlarımızdan;
yalnız yaşayanlar ve yakınlarında yardım edecek kimse olmayanların market ve
sağlık alışverişlerinde yardımcı oluyoruz. İletişim için Foça Belediyesi
hattını arayabilirsiniz. 05338946447”
Aferin
Başkan Fatih Gürbüz.
Yorumlar
Yorum Gönder