BBC Türkçe / 5 soruda "ne, nerede, nasıl, neden ve kimler" ile SAVAŞ
Türkiye'nin
operasyon düzenlemek
istediği bölge kimin kontrolünde?
Türkiye'nin
operasyon düzenlemek istediği bölge, Suriye'nin kuzeyinde, Fırat Nehri'nin
doğusunda kalan bölgeyi kapsıyor.
Bu bölge,
Kürt güçlerin kontrolü altında bulunuyor. Bölgenin yönetimi, farklı özerk
bölgeler arasındaki koordinasyonu sağlamak adına kurulan Kuzey ve Doğu Suriye
Özerk Yönetimi'ne bağlı.
Askeri
olarak ise Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol ediliyor. SDG'nin
ana gövdesini Kürtlerin kurduğu Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı
kanadı Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Kadın Savunma Birlikleri (YPJ)
oluşturuyor.
SDG, başta
ABD olmak üzere Batı'nın IŞİD'e karşı sahadaki en önemli müttefiki konumunda
bulunmasına karşın Türkiye tarafından PYD ve YPG ile birlikte PKK'nın uzantısı
ve "terör örgütü" olarak nitelendiriliyor.
Türkiye'nin
operasyon düzenlemek istediği alan aynı zamanda, Suriye'deki iç savaşın henüz
ilk yıllarında Kürtler tarafından özerklik ilan edilen bölgeyi de içeriyor.
Fırat'ın
doğusunda kalan bu bölgede Suriye ordusu ile Kürt güçler arasında çatışma
yaşanmadı. Suriye ordusu iç savaşın henüz başlarında kendi isteğiyle buralardan
çekilerek, yönetimi Kürtlere bıraktı.
Daha sonra
ise bu bölgede yaşanan çatışmalar ağırlıklı olarak Kürt güçler ile radikal
İslamcı gruplar arasında oldu.
Bölgenin bir
bölümü, bir dönem IŞİD'in kontrolüne geçti. Ancak ABD'nin önderliğindeki IŞİD
ile mücadele koalisyonunun desteğiyle, özellikle 2014'ten sonra yürütülen
operasyonlarla tekrar Kürt grupların kontrolü altına girdi.
Türkiye de
Ağustos 2016'da başladığı Fırat Kalkanı operasyonuyla, sınırın Suriye
tarafında, Cerablus ile Azez arasındaki hatta IŞİD'in kontrolüne son vererek,
buraya asker ve kendisine bağlı Özgür Suriye Ordusu'nun güçlerini yerleştirdi.
Türkiye'nin
Ocak 2018'de düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin'i de almasının ardından
sınırın İdlib'e kadar olan kesimini kontrolü altına almış oldu.
Böylece,
Fırat Nehri, Türkiye ile Kürt güçler arasında doğal bir sınır oluşturmaya
başladı.
Türkiye
neden operasyon düzenlemek istiyor?
Türkiye,
bugüne kadar Suriye'ye yönelik kapsamlı iki sınır ötesi operasyon düzenledi.
Türkiye,
Ağustos 2016'daki Fırat Kalkanı Operasyonu ve Ocak 2018'deki Zeytin Dalı
Harekatı ile ilgili yaptığı açıklamalarda, sınırın Suriye tarafından IŞİD ve
SDG'nin düzenlediği saldırılara maruz kaldığını ve bu nedenle de amacının
"terör tehdidini" azaltarak, güvenliğini artırmak olduğunu
söylüyordu.
Türkiye,
ayrıca, bu bölgelere, kendi topraklarında yaşayan Suriyelilerin
yerleştirileceğini de belirtiyordu.
Fırat'ın
doğusuna yönelik olası operasyon için de benzer amaçlar dile getiriliyor.
Türkiye, uzun zamandır sınırın Suriye tarafından 25-30 kilometre içeride bir
güvenli bölge kurulması ve kendisine yönelik tehditlerin azalmasının yanı sıra,
buraya mültecilerin yerleştirilmesi gerektiğini söylüyordu.
Cumhurbaşkanlığı
Sözcüsü İbrahim Kalın, attığı Twitter mesajlarında, operasyonun Suriye'nin
toprak bütünlüğü içerisinde iki amacı olduğunu belirterek, "Terör
unsurlarını temizleyerek sınırlarımızı güvence altına almak ve mültecilerin
güvenli bir şekilde dönüşünü sağlamak" dedi.
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan da, Suriye'nin kuzeyinde, 910 kilometrelik sınır hattı
boyunca, 30 kilometre derinlikteki güvenli bölgede konutlar inşa edilmesi ve
böylece şu anda çadırkentler ile kamplarda yaşayan Suriyelilere "insanca
yaşama imkanı" sağlanacağını söyledi.
Erdoğan,
Eylül ayı başında yaptığı bir açıklamada, "250 metrekarelik, yerel
mimarisiyle konutlar yapsak. 300 metrekare de olabilir. Bir de çevresinde şöyle
bir ufak, 100-150 metrekare bahçesi olsa, onu da ekip biçse. Bu insanlar hiç
olmazsa, hazır balık değil, balık tutmayı da orada öğrenmiş olur. Bunu
yapalım" diye konuştu.
Temmuz
ayında açıklanan verilere göre, Türkiye'de kayıtlı olarak 3,6 milyon Suriyeli
yaşıyor. Yine Temmuz ayında yapılan açıklamalara göre, bugüne kadar ülkesine
temelli geri dönüş yapan Suriyeli sayısı da 337 binin üzerinde.
Türkiye,
Fırat'ın doğusunda kurulacak olan güvenli bölgeye 2 milyon Suriyelinin
yerleştirilebileceğini savunuyor.
Bölgenin
Kürtler açısından önemi nedir?
Fırat'ın
doğusunu oluşturan bölge, Suriyeli Kürtler açısından büyük önem taşıyor.
Suriyeli
Kürtler, 2012 yılında özerklik ilan etti. 2018 yılında da Rojava olarak bilinen
bölgede Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi kuruldu.
Kürtlerin
ilan ettiği bu özerk yönetimin kapsadığı alanlar içerisinde Afrin, Fırat, Cezire,
Menbic, Rakka, Tabka ve Deyrizzor yer alıyor ve bunların önemli bir bölümü
Fırat Nehri'nin doğusunda bulunuyor.
Bu
bölgelerden Afrin'i Türkiye, halihazırda kendisine bağlı Özgür Suriye Ordusu
(ÖSO) güçleri ile birlikte kontrol altında tutuyor.
Bu nedenle,
Türkiye'nin olası operasyonunun, Kürtlerin ilan etmiş olduğu bu özerk yönetim
bölgelerinin önemli bir kısmını doğrudan etkilemesi bekleniyor.
Özellikle
etkilenecek yerler Fırat bölgesi içinde yer alan Kobani ve Tel Abyad, Cezire
kantonu içindeki Haseke, Serekaniye ile Türkiye'nin Irak sınırına doğru
ilerlemesi halinde Kamışlı ve Derik bölgeleri olarak sıralanıyor.
Suriye
Demokratik Güçleri (SDG) sabah saatlerinde yaptığı açıklamada, Türkiye'nin
olası operasyonunun bölge için olumsuz sonuçları da beraberinde getireceğini ve
topraklarını "ne pahasına olursa olsun savunacaklarını" söyledi.
SDG'nin
açıklamasında, ABD'nin geri çekilmesinin ve kurulan güvenlik mekanizmasının
çökmesinin ilk sonucunun da, "Rusya'nın desteklediği Suriye rejim
güçlerinin Menbic şehrine doğru askeri harekat düzenlemesi" olacağı
belirtildi.
ABD'nin
tutumu nasıl değişti?
ABD,
Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna operasyon konusunu gündeme getirmesinden bu yana
böyle bir harekata sıcak bakmadığı biliniyor.
Özellikle
ABD Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) bugüne kadar yapılan açıklamalarda,
Türkiye'nin tek başına hareket etmesinin çok ciddi sonuçlar doğuracağı uyarısı
yapıldı.
Yaz ayları
boyunca Türkiye ile ABD arasında konuyla ilgili çok sayıda görüşme gerçekleştirildi.
Yapılan
görüşmelerde, güvenli bölgenin derinliği, güvenli bölgenin kontrolünün kimde
olacağı ve bu bölgelerden Kürt güçlerinin çıkartılması, üzerinde uzlaşma
sağlanamayan üç konuyu oluşturuyordu.
O dönemde
ABD'li yetkililer, önceliklerinin Türkiye ile SDG arasında çatışmanın
engellenmesi olduğunu söylüyordu.
Görüşmelerin
sonunda Ağustos ayında "güvenli bölgenin" oluşturulmasına yönelik
olarak bir ortak güvenlik mekanizması geliştirildi.
Bu mekanizma
kapsamında, Türkiye ile ABD, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin kontrolü altında
olan bölgede orta devriye uçuşları yapmaya başladı.
SDG de
buradaki bazı noktalardan geri çekilerek, güneye doğru indi. Ayrıca, sınırda
yer alan Tel Abyad ve Serekaniye'deki ağır silahlarını da geri çekti.
ABD'nin IŞİD
ile mücadele kapsamında Suriye'de 2 bin civarında askeri bulunuyor.
Bu
askerlerin önemli bir bölümü, ABD'nin IŞİD'e karşı sahadaki en önemli askeri
müttefiki olan SDG'nin kontrolü altında olan bölgelerde yer alıyor.
ABD'nin
ayrıca Suriye'nin kuzeyinde yine Kürtlerin kontrolü altında olan altı yerde
hava üssü, Haseke'de de radar üssü bulunuyor.
ABD
askerleri ayrıca, SDG ve YPG'ye silah, mühimmat ve eğitim de sağlıyordu.
Tüm bu
gelişmelerin ışığında Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Pazar akşamı
yaptığı görüşmeden çıkan karar da Washington'ın konuyla ilgili politikasında
önemli bir değişime işaret ediyor.
Beyaz
Saray'dan görüşmenin ardından yapılan açıklamada, ABD askerlerinin bölgeden
çekileceği, askeri operasyona dahil olmayacağı ve son iki yıldır yakalanmış
olan tüm IŞİD militanlarından da bundan böyle Türkiye'nin sorumlu olacağı ifade
edildi.
Trump,
Pazartesi akşam saatlerinde attığı mesajda, Türkiye'nin "çizilen çerçeveyi
aştığını" düşünmesi halinde, "Türk ekonomisini tamamen yerle bir
edeceğini" söyledi.
Trump,
"Türkler, Avrupalılar ve diğerleriyle birlikte, yakalanan IŞİD
savaşçılarına ve ailelerine göz kulak olmalılar. ABD, herhangi bir kişinin
tahmin edebileceğinden çok daha fazlasını yaptı, IŞİD halifeliğinin yüzde
100'ünü ele geçirmek de buna dahil" dedi.
Kim, ne
tepki verdi?
Türkiye ile
ABD arasında, Suriye'nin kuzeyine yönelik gelinen son nokta, başta Suriye ve
Rusya olmak üzere bölgedeki diğer aktörleri de yakından ilgilendiriyor.
Kremlin
Sözcüsü Dmitri Peskov, Suriye'nin toprak bütünlüğünün mutlaka korunması
gerektiğini ve Türkiye'nin de bu konuda Rusya'nın görüşünü paylaştığını
bildiklerini söyledi. Peskov, "Türkiye'deki meslektaşlarımızın, her koşul
altında bu pozisyona bağlı kalacaklarını umuyoruz" dedi.
Peskov
ayrıca, Suriye'de "yasadışı bulunan" tüm yabancı askeri güçlerin
çekilmesi yönündeki çağrılarını da yineledi.
Birleşmiş
Milletler (BM) de Suriye'nin kuzeydoğusunda "en kötüsüne"
hazırlandıklarını belirtti.
BM'nin
Suriye İnsani Yardım Koordinatörü Panos Moumtzis, Cenevre'de yaptığı
açıklamada, "Neler olacağını bilemiyoruz. En kötüsüne hazırlanıyoruz"
dedi ve BM'nin insani yardım koridorlarının güvenliği konusunda kaygılı
olduğunu söyledi.
Avrupa
Birliği ise yaptığı açıklamada, Türkiye'nin "meşru kaygılarını"
anlamakla birlikte, askeri yöntemlerle sürdürülebilir çözümlere
ulaşılamayacağını defalarca dile getirdiğini vurguladı.
Yorumlar
Yorum Gönder