Sözleşme imzalamışız "lafta kalsın" diye...
11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldığı için
'İstanbul Sözleşmesi' ismiyle anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ni
imzalayan ve onaylayan ilk ülke Türkiye oldu.
1 Ağustos 2014'te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi
toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanıyor.
Sözleşmeyi Avrupa Konseyi üyesi olan 45 ülke ve Avrupa
Birliği imzaladı, ancak sözleşme sadece 34 ülkede onaylanarak yürürlüğe girdi.
Son olarak Emine Bulut cinayetinin ardından Türkiye'nin
pek çok kentinde sokağa dökülen kadın hakları savunucuları, İstanbul
Sözleşmesi'nin uygulanması çağrısı yaptı.
Sözleşmenin "Türk aile yapısına zarar
verdiğini" söyleyerek, Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesini isteyen bir kesim
de var.
Hacettepe Üniversitesi'nin Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı'nın desteği ile 2014 yılında yaptığı bir araştırmaya göre,
Türkiye'de evlenmiş kadınların yüzde 36'sı eş veya birlikte oldukları erkekler
tarafından yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz
kalıyorlar. Aynı grup kadın için cinsel şiddet oranı ise yüzde 12.
Araştırmaya göre, kadınlara yönelik en yaygın şiddet
biçimi duygusal şiddet. Duygusal şiddete maruz bırakılan kadınların oranı ise
yüzde 44.
Avrupa Parlamentosu'na göre, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde
her 3 kadından 1'i fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını söylüyor.
İstanbul Sözleşmesi ile kısaca kadınların her türlü
şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin
yaygınlaştırılması ve bu amaçlar için kapsamlı bir çerçeve, politika ve
tedbirler tasarlanması ve bu konularda uluslararası işbirliğinin
yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Sözleşmede tarafların "kadına karşı şiddetin,
kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir
tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara
üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla
ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak" sözleşmede
yer alan hususlarda görüş birliğine vardıkları kaydediliyor.
Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde
uygulanmalarını sağlama amacıyla kısaca 'GREVIO' olarak bilinin Kadınlara
Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu isimli bir izleme
ve denetleme komitesi oluşturuluyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun
temsilcisi Gülsüm Kav, BBC'ye yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi'nin 4
temel taşı olduğunu söyledi:
"Sözleşme ilk olarak önleyici tedbirlerden söz
ediyor. Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratın. Bu da
eşitlikçi toplumdur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini bütün topluma, eğitimler de
dahil olmak üzere her türlü yolla yayın.
"İkincisi, hemen böyle bir toplum
yaratamayabilirsiniz, şiddet eski ve köklü bir sorun diyerek anlayışlı
davranıyor sözleşme imzacı devletlere. Hemen böyle bir toplum yaratamazsan,
tehdit söz konusuysa, kadınları etkin, aktif koru diyor. Yani bizim için 6284
sayılı kanunu tam uygula diyor.
"Üçüncü adımda da diyor ki, önleyici bir toplum
yaratamadın, kadını korumak istedin ama koruyamadın, ola ki bir kadın zarar
gördüyse, o zaman en azından etkin kovuşturma yap ve etkin ceza sitemi olsun,
adaleti sağla.
"En son olarak da, sözleşme artık anlayışlı değil,
talepkâr. Bunları yapıyorsan bile yetmez, bana kadınları geleceğe dönük nasıl
güçlendireceksin, onu göster diyor."
Sözleşme kadına karşı şiddeti nasıl tanımlıyor?
Sözleşmede, "kadına karşı şiddet" tanımı,
"ister kamu ister özel yaşamda" meydana gelsinler, her türlü
fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti, şiddet tehdidini ve
ayrımcılığı içeriyor.
"Aile içi şiddet"i ise, "mağdurla aynı
ikametgâhı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya
olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler
veya birlikte yaşayan bireyler arasında" tanımlıyor.
Sözleşmenin 18 yaşından küçük kız çocuklarını
kapsayabileceği belirtiliyor.
Sözleşme tarafları hangi yasal adımları atmakla yükümlü
kılıyor?
Sözleşme, tarafların her türlü şiddet eylemini ve
ayrımcılığı önleyecek "gerekli yasal ve diğer tedbirleri" almasını
zorunlu kılıyor, kadınları güçlendirecek faaliyetlerin yaygınlaştırılmasını
istiyor.
Sözleşmeyle birlikte taraflara, ulusal anayasalarına veya
ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil etme ve bu ilkenin
uygulanmasını sağlama, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklama ve kadınlara karşı
ayrımcılık yapan yasa ile uygulamaları yürürlükten kaldırma zorunluluğu
getiriliyor.
Sözleşme hükümleri uygulanırken, "cinsiyet, ırk,
renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, medeni hal, göçmen veya mülteci
statüsü" v.b. kimlik özelliklerinin yanı sıra "cinsel yönelim"
temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacağı vurgulanıyor.
Devlet görevlilerinden ve kurumlarından sözleşmenin
getirdiği yükümlülüklere uygun bir biçimde hareket etmeleri isteniyor.
Taraflardan sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi
için gerekli finansal ve insani kaynakları tahsis etmelerinin yanında kadına
karşı mücadelede aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını
desteklemeleri ve bu kuruluşlarla işbirliğine gitmeleri de isteniyor.
Sözleşmede kadına karşı şiddetin önlenmesi için ne gibi
hükümler var?
Sözleşmede, "Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde
olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş
rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların
kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış
kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır"
deniyor.
Sözleşmede "namus" kavramına atıfta
bulunuluyor, "Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde 'namus' gibi
kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe
olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir" deniliyor.
Sözleşmede taraflardan, özellikle gençler ve erkekler
olmak üzere toplumun tüm bireylerinin her türlü şiddet olayının önlenmesine
aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeleri isteniyor.
Her türlü şiddetin engellenebilmesi için eğitimin
önemine vurgu yapıyor. Resmi müfredata, "kadın erkek eşitliği, toplumsal
klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel
ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara
karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi
konuların" öğrencilerin öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde
dahil edilmesi isteniyor.
Sözleşme, bu ilkelerin yaygın eğitimin yanı sıra, spor,
kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli
tedbirleri almakla da tarafları yükümlü kılıyor.
Taraflardan ayrıca ileride meydana gelecek şiddet
olaylarını önleme amacıyla, özellikle aile içi şiddet girişiminde bulunanların
şiddeti dışlayan davranışlar benimsemelerine yönelik eğitim programlarının
oluşturulması isteniyor. Cinsel suç girişiminde bulunanlar için de benzer
şekilde eğitim programlarının oluşturulması talep ediliyor.
Sözleşme hükümleri mağdurları nasıl koruyor, hangi
suçları cezalandırıyor?
Şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, kısa ve uzun
dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması sözleşmede zorunlu kılınıyor.
Başta kadın ve çocuklar olmak üzere şiddet mağdurlarına
barınaklar sağlanması da sözleşmenin gereklerinden biri.
Sözleşme taraflardan şiddet olaylarıyla ilgili, gizlilik
ilkesi kapsamında ve ülke çapında 7 gün 24 saat faaliyet gösteren ücretsiz
telefon hatları oluşturmalarını istiyor.
Cinsel şiddet mağdurlarına hem tıbbı hem de psikolojik
destek sağlanması öngörülüyor.
Şiddet olayına tanıklık eden çocuklara da psikososyal
danışmanlık hizmeti sağlanması sözleşmede yer alan yükümlülükler arasında.
Sözleşme ayrıca mağdurların şiddet uygulayanlara karşı
hukuki yollara başvurmasının ve tazminat almasının da önünü açıyor.
Sözleşme taraflara, "zorla gerçekleştirilen
evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin
edecek yasal veya diğer tedbirleri" alma zorunluluğu getiriyor.
Sözleşmede psikolojik şiddet ve taciz amaçlı takibin de
cezalandırılması isteniyor.
Bir kişiyle rızası olmaksızın vücut parçası veya cisimle
cinsel ilişkiye girmenin yanı sıra bir kişinin rızası olmadan üçüncü bir
insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak da cinsel şiddet
kapsamına alınıyor.
Eski veya mevcut eşler veya birlikte yaşayanlar arasında
bu tür eylemler de cinsel şiddet kapsamında değerlendiriliyor.
Sözleşmede taraflar, bir kişinin ya da çocuğun evliliğe
zorlanmasının cezalandırılmasını da temin etmekle görevlendiriliyor.
Sözleşme ile zorla gerçekleştirilen kadın sünnetleri
yasaklanıyor, kadınların zoraki kürtaja ve kısırlaştırılmaya karşı da korunması
isteniyor.
Sözleşme ile cinsel mahiyette fiziksel davranışların
yanı sıra sözlü veya sözlü olmayan davranışlar da "cinsel taciz"
kapsamına alınıyor ve cezalandırılmaları isteniyor.
Sözleşmede yukarıda belirtilen suçların işlenmesine
yardımcı olmanın da yasalarla suç kapsamına alınması isteniyor.
Sözleşme ile kolluk kuvvetlerinin her türlü şiddet
eylemine karşı mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlamaları ve müdahalede
bulunmak için yasal ve diğer tedbirleri almaları zorunlu kılınıyor.
"Taraflar bu sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet
mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin
edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır" deniyor.
Ani tehlike durumlarında yetkililere, aile içi şiddet
faillerinin, mağdurun veya risk altındaki kişinin ikametgahını yeterli bir süre
için terk etme emri verme ve bu kişilerle temas etmesini yasaklama yetkisi
veriliyor.
Sözleşme mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin
anlatılması için destek hizmetleri sağlanmasını öngörüyor, hukuki yardım ve
ücretsiz adli yardım sağlanmasının da önünü açıyor.
Taraflardan, sözleşmede tanımlanan gerekçelerden biri
veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme tehlikesi söz konusuysa, başvuru
sahiplerine mülteci statüsünün tanınması isteniyor.
Sözleşmede, "Taraflar statüsü ve ikamet durumuna
bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik şiddet mağdurlarının
hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı
muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir
durum altında iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal
veya diğer önlemleri alacaklardır" deniyor.
İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkanlar ne diyor?
Özellikle son dönemde bazı kurum, kuruluş ve yazarlar
İstanbul Sözleşmesi'nin geri çekilmesi çağrıları yapıyordu. 'Change.org'
internet sitesinde de Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi için imza kampanyası
başlatılmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözleşme için "Bizim
için ölçü değildir. İstanbul Sözleşmesi nas değildir" dediği iddia
edilmişti.
Hüda-Par da konuyla ilgili yayımladığı bir
açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi, detaylı olarak incelendiğinde toplumun
temel dinamiklerini tahrip eden bir yapıya sahip olduğu rahatlıkla
görülecektir" demişti.
Milli Gazete yazarı Şakir Tarım, "Yıkım Projesi:
İstanbul Sözleşmesi" isimli yazısında, sözleşmeyi "Türkiye'nin
bekasına yönelmiş en büyük tehdit" olarak yorumlamış ve sözleşmenin vakit
geçirilmeden yürürlükten kaldırılmasını istemişti.
Yeni Akit yazarı Ali Erkan Kavaklı ise, "Aile kadın
ve erkeğin birlikte yürütebileceği kurumdur. Erkeği evden uzaklaştırarak aileyi
yaşatma imkanı yok. İthal kanunlarla aile yaşatılamaz. Sözleşme iptal edilmeli.
Kendi dinimizi, inançlarımızı, örf ve adetlerimizi esas alan adaleti sağlayacak
ve aileyi yaşatacak düzenleme yapılmalı" demişti.
BBC TÜRKÇE
Yorumlar
Yorum Gönder