Yaptıkları en doğru işti, İstanbul Sözleşmesi / Feyzi Hepşenkal
Bilenen
adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin, çoğunluğun bilmediği bir “tam adı” var:
“Kadınlara
Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesi.”
Neredeyse
her gün kadına yönelik bir şiddet olayı ile sarsılan Türkiye, bu sözleşmenin
kurallarını tam olarak uygulasa; çektiği azaba son verecek belki de.
Tam
aksine, İstanbul Sözleşmesi’nin toptan yok edilmesi için başlatılan bir
kampanya hüküm sürüyor memlekette.
Örnekse…
Sözleşmeyi
“utanç” olarak niteleyip, “bu utanca son verilene kadar bu konu sabit gündem”
diyen Yeni Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, kampanyanın öncülerinden.
Başka
kimler karşı peki?
* * *
Yayınladıkları
ortak açıklamayla “İstanbul Sözleşmesi'nin dayatmalarını reddediyoruz” diyen, ÖNDER
İmam Hatipliler Derneği ve Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA.
Başka?
“İstanbul
Sözleşmesi'nin kabulüne ‘evet oyu’ verdiğim için çok pişmanım” diyen, AKP’li Mehmet
Metiner.
İstanbul
Sözleşmesi’ni “aile yapısına atılan bomba” ve “elma şekerine bulanmış zehir”
olarak niteleyen, Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk.
“Toplumu
bir felakete ve uçuruma sürükleyen, haneleri birbirinden ayıran İstanbul
Sözleşmesi derhal feshedilmelidir” diyen, Saadet Partisi Konya Milletvekili
Abdulkadir Karaduman.
“İstanbul
Sözleşmesine kim karşı çıkıyorsa doğru yapıyor” diyen, Doğu Perinçek.
Nasıl
kadro ama?!
* * *
Ya
“lider” ne diyor bu duruma?
Hürriyet
muhabiri Gizem Karakış geçenlerde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık
yaptığı AKP il başkanları toplantısında gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi hakkında
“Halk istiyorsa kaldırın” talimatı verdiğini yazmıştı.
Halkın
vaziyeti ise mesela İstanbul Ekonomi Araştırma’nın saha çalışmasında şöyle
yansıdı tabloya:
Görüldüğü
ve pek çok konuda olduğu gibi, halk meselenin uzağında yine.
İstanbul
Sözleşmesi’nin “tam metni burada” işte.
Ve neyin,
ne olduğunu anlamak için, okumaktır çare.
* * *
Gerçi
Erdoğan’ın sözlerindeki “halk” sözcüğünün karşılığını, “muhafazakâr kesim” veya
AKP ile SP’nin “oy tabanı” olarak okumak gerekiyor.
O
nedenle de sözleşmeyi asıl onların okuması önem taşıyor.
Mesela
Adana Milletvekili Jülide Sarıeroğlu’nun, Antalya Milletvekili
Sena
Nur Çelik’in, Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir’in, Bolu Milletvekili
Arzu Aydın’ın, Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz Gürel’in, Çanakkale
Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün, Eskişehir
Milletvekili Emine Nur Günay’ın, Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, Mersin
Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydın
Yılmaz’ın, İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut’un, İzmir
Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, Kocaeli Milletvekili Emine Zeybek’in, Sakarya
Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabek’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz’ün; eğer cesaretle ifade edebilirlerse, İstanbul
Sözleşmesi hakkındaki samimi düşüncelerini merak ediyorum.
* * *
Kendi
payıma sözleşme metnini, her ne kadar kadını öne çıkarsa da, özünde “insanı”
esas alan, evrensel hukukun bir parçası olarak görüyorum.
Acaba
sayın milletvekilleri başka türlü mü görüyor, gerçekten merak ediyorum.
* * *
Şu
da unutulmasın tabii.
İstanbul
Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 yılında imzalandı.
TBMM,
sözleşmeyi 14 Mart 2012'de kabul etti. Ve sözleşme,1 Ağustos 2014’te Türkiye’de
yürürlüğe girdi.
Yani…
O
zamanlar ayıla bayıla imzaları atan, onaylayan, bıdı bıdı/vıdı vıdı reklamını
yapanlar ile bugün karşı çıkanların aynı cenahtan olması tuhaf değil mi?
İktidar
19 yıl sonra, attığı imzadan pişman mı oldu; yine yani…
Yapmayın.
Ayıp
oluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder