Daha 330 gün var! / Feyzi Hepşenkal
Söze
nasıl başlayacağımı bilemiyorum.
Fakat
söze 2020 yılı gibi başlamaktan ödüm kopuyor.
Bu
öyle bir başlangıç ki, kabusun ta kendisi.
Hangi
türlü melanet ararsan var, geçen günlerde.
Doğal
afetlerin biri bitmeden öteki başladı öncelikle.
·
2020’ye Avusturalya cayır cayır yanarken
girmiştik zaten, yetmedi, alevler kıtanın bir yerinde sürerken, başka yerine
taş büyüklüğünde dolu yağdı.
·
Brezilya'nın güneydoğusunda bulunan Minas
Gerais eyaletinde şiddetli yağışlar sonrası meydana gelen sel ve toprak
kaymalarında 50’den fazla insan can verdi.
·
Pakistan'daki yoğun kar yağışı sonucu
meydana gelen çığ nedeniyle 100’den fazla kişi hayatını kaybetti.
·
Filipinler'in başkenti Manila
yakınlarındaki Taal Yanardağı patladı, ölenler oldu.
·
Endonezya'da etkili olan şiddetli yağışlar
Cakarta, Depok, Bekasi, Tangerang ve Bogor kentlerinde sellere neden oldu; son
7 yılın en büyük sel felaketinde 9 kişi yaşamını yitirdi.
Zangır zangır
Türkiye
Ülkemiz
de afetlerden nasibini fazlasıyla aldı.
Çığı
bilirdik ama böylesini hiç yaşamamış, Van’da başımıza gelen felaketteki gibi
topluca altında kalmamıştık.
Canımız
çok yandı, çok.
Ya
deprem?
Her
bir tarafımız zangır zangır sallandı, sallanmaya da devam ediyor.
Ege,
Marmara derken en büyük darbeyi Elazığ’da aldık hiç kuşkusuz.
Yine
canımız çok yandı.
Gökyüzü de alev
alev
Ve
doğrusu gökyüzüne bakmaya da korkar olduk.
·
Kaliforniya’da efsane basketbolcu Kobe
Bryant, kızı ve arkadaşlarının bindiği helikopter, kendilerine mezar oldu.
·
Afgan Havayolları'na ait bir uçak Kabil’e
giderken, 83 yolcusuyla Gazne bölgesinde düştü.
·
Ukrayna Havayolları’na ait Boeing 737 tipi
yolcu uçağı kalkışından kısa süre sonra düşmesi ise önce “kaza” diye bilindi.
Ne var ki daha sonra, uçağın 167 yolcu ve 9 mürettebatı ile İran tarafından “yanlışlıkla”
vurulduğunu öğrendi dünya!
Ülkemiz
bu açıdan da kabusu yaşadı.
Dün
İstanbul’da “indi mi, düştü mü” muammasına maruz kalan olayda, İzmir’den kalkan
Pegasus uçağı üç parçaya ayrıldıktan sonra Sabiha Gökçen Havalimanı’nda
durabildi. Yaralı çok, maalesef can kaybı da var.
Tekeli doğru
söylemiş
Hele
“Neden Suriye’deyiz?” sorusunun binlercesi havada uçuşurken, o bataklıkta
kurban olan şehitlerimiz birer ateş parçası olarak yüreğimize düşüyor.
Bunca
kaza, bela, afeti 2020 yılının daha ilk 35 gününde yaşamak, kalan 330 gün
hakkında akla kötü şeyler getiriyor kaçınılmaz biçimde.
Ne
yapsak, ne etsek; kurşun mu döktürsek; deve mi kessek?
Moral
olacaksa kurşun da döktürelim, deve de keselim.
Fakat
değerli dostum Haluk Tekeli’nin şu sözünü de, hiç unutmamacasına kayda
geçirelim.
Diyor
ki Tekeli:
“Başımızda
dolaşan felaket değil, gayri insani yaşam tarzında ısrarın, bilim dışılığın ve
ilkel anlayışların geri dönüşümüdür.”
* * *
NOT: Koronavirüs kabusunu unutmadım
elbette. Onun hikayesini de yarın yazacağım.
Yorumlar
Yorum Gönder