Katil yaratan bir düzen var / Feyzi Hepşenkal
Herif
katil.
Herif
sapık.
Herif
manyak.
Olsun.
“Mahkemede
kravat taktı, işte burası önemli” de, cezasını indir.
“Cezaevinde
kimseye bulaşmadı” de, açık cezaevine naklet.
Adeta
mesaj yolla ona, “kaç” de!
Eh.
Sen
böyle dersen, o da kaçar elbette.
Üzerine
giydiği montu bir mağazadan, saplayacağı bıçağı bir av malzemecisinden çalar.
Sonra
gözüne kestirdiği o güzelim kızın peşine düşer, salyalarını akıta akıta takip
eder ve…
Hayatımız tesadüflere bağlı
Parası
olsa, silah alacakmış şerefsiz.
Becerebilseymiş
zıpkın çalacakmış.
Ceren
Özdemir’i katletmesi yetmemiş, ertesi sabah yeni avlar aramış.
Akşamına
yine bir kadına musallat olmuş.
O
kadının ihbarı üzerine yakalanmış, tesadüfen!
Hep
böyle olmuyor mu zaten?
Hayatımız
tesadüflere bağlı.
Böyle
mi olmalı?
Adına
“devlet” denen aygıt doğru çalışsa, yargı adaletin gerçekten tecelli ettiği yer
olsa, cezaevleri kimine zindan/kimine yol geçen hanı olmasa; bu kadar çok
kahredici tesadüf yaşanır mı?
Sesimizi duyan var mı?
Yüz
milyon yüz bin kere aynı çığlık atıldı bu ülkede.
Daha
geçen gün yazdım ben de… “Kadına şiddete
üst sınırdan indirimsiz ceza” verilsin diye. (https://www.a3haber.com/2019/11/25/kadina-siddete-ust-sinirdan-indirimsiz-ceza)
Gelin
görün ki daha dün, Şule Çet’in katiline önce ağırlaştırılmış müebbet verdi,
sonra “takdir yetkisini” kullanıp, cezayı müebbet hapse çevirdi mahkeme!
Ağırlaştırılmış
müebbet, idam cezasının karşılığıdır.
Oysa
müebbet hapis, çıkacak af yasalarıyla, erken tahliyelere açılan kapıdır!
Ve
yargı erki, kapıları açıp, durursa boyuna; daha nice katiller, sapıklar,
manyaklar girer çıkar o kapıdan.
Kadın olmak çok zor
Ayşen
Tekşen “ülkem kadınları kendi aralarında sohbet etmiş. Buna acı falan diyemem.
Ne diyeceğimi de bilemem ama evet hepsini yaşadım, hepimiz yaşadık” demiş Facebook’ta
ve Türkiye’de “kadın olmanın ne denli zor olduğuna” dair feryatları aktarmış
ard arda:
•
Tenha sokaklardan geçerken müziği kısmak, otobüste tek kalınca babanla
konuşuyomuş gibi yapmak, taksiye binince plakayı mesaj atmak, uçlu kalemi
elinde sımsıkı tutup, olmadı bununla saldırırım demek.
• O
duyguyu çoğumuz on üç yaşlarında öğrendi. Nerdeyse hepimiz çocukken toplu
taşımada bir amca tarafından taciz edildi, hepimiz takip edildik, laf atıldık.
Biz tesadüfen hayatta kaldık sadece.
•
Evin kapısına babamın eski ayakkabılarını koyardım ki evde "erkek"
var sansınlar diye.
•
Ortada kimse olmayınca telefondan 155’i tuşlar kilidi kapatı,r bi şey olursa
ararım diye düşünürdüm.
•
Otobüsteki kırmızı çekice en hızlı nasıl ulaşacağımın planını yaparım hep.
•
Asansörde kalabalık bir erkek topluluğu gördüğümde binmekten vazgeçip yürüyerek
çıktığım çok olmuştur.
• Eve
yürürken yanımdan geçen arabalara bakarım, aynı araba iki kez geçecek mi diye.
geçerse esnafın olduğu bir yerdeysem durur beklerim.
•
Bir arkadaşım kimseye güven olmaz yanında mutlaka taşı diye bana muşta
vermişti. Daha nasıl kullanıldığını, nasıl tutulduğunu, nasıl vurmam
gerektiğini bilmeden yanımda tetikle taşıyor olmam ve başıma bir şey gelirse o
an ona nasıl hemen ulaşabilirim diye kafamda saniye planlıyor olmam. Fermuarı o
an ya açamazsam ve kendimi koruyamazsam diye elimi hep orada tutuyor olmam,
bana bu ülkede kadın olmayı öğrettiği için, bunu bana hissettirdiği için her
şey için, sadece tiksiniyorum.
•
Sırt çantasıyla kalçanı kollamak mesela…
•
Evde başkası da yaşadığı halde, tek kişilik bir şey sipariş edince tedirgin
oluyorum.
•
Polisler laf atardı, kimi kime şikayet edeceğim diye ağlardım. Issız bir yerden
o ışıklı kalabalık yere koşar gibi gitmek, o korku o utanma anlatılamaz.
•
Kapı ziline erkek ismi yazmak zorunda kalmışlığım var benim.
•
Kurye yemek getirdiğinde kapıyı açmadan önce “ceketin odada babacım” diye
seslenmek.
Ve @_rukko
yazmış Twitter’da:
“Çok
acı değil mi? #Şuleçet #Özgecanaslan için tweet atıp üzüldü. #CerenÖzdemir
#Güledacankel için tweet atıp üzüldü. Biz hepsi için tweet atıp üzüldük.”
Yetti
artık.
Üzmeyin
insanları.
Kapatın
vahşete ve dehşete yol açtığınız bütün kapıları.
Yorumlar
Yorum Gönder