Aylin Onart yazdı / İKLİM VE ZEYTİNYAĞI


İKLİM VE ZEYTİNYAĞI


Küresel ısınma ve iklim değişikliği...
Gündeme geldiğinden bu yana yakından takip etmeye çalışıyorum.
“Geç kalınıyor” safhasından “geç kalındı”ya geçildi bile.
Christine Lagarde’ın dediği gibi, sürecin sonunda herhalde tavuklar gibi kızaracağız.  
Yoksa kızarmaya vakit kalmadan eriyen buzulların suları altında mı kalacağız?
Kuraklık nedeniyle açlıktan mı yok olup gideceğiz? Ya da hepsini aynı anda mı yaşayacağız?
Böyle bir üç bilinenli sona doğru gidiş...
“Geleceğimizi çalıyorsunuz, dünya ölüyor, iklim için ses ver” sloganlarıyla farklı ülkelerde ve Türkiye’de öne çıkan bilinçli çocuklar, gençler geleceklerini yaşayabilmek için yürüyüşler düzenliyor, konferanslara katılıp konuyu ciddiyetle ele alarak anlatıyor, yetişkinleri bir an önce harekete geçirmeye çalışıyor.

* * *

Türkiye, ısınmanın sonuçlarından en fazla etkilenecek ülkelerin arasında yer alıyor.
Yağışlar azalır, kuraklık artar da tarımsal potansiyeller ve yetiştirilen türlerde değişim yaşanmaz mı? İnsan ve insanın etkileşimde olduğu ne varsa elbette kaçınılmaz, yaşanır.
Yapılan araştırmalar da genel olarak küresel ısınmanın %90’ının insan faktörü nedeniyle olduğunu gösteriyor.
Sera gazı salınımlarının nur topu gibi getirip önümüze koyduğu küresel ısınma sonucu buzullar eriyor, deniz seviyeleri yükseliyor, tatlı su kaynakları kuruyor ve nihayetinde türler yok oluyor. Mevsimlerdeki değişimleri zaten epeydir yaşıyoruz. Türkiye’de şimdiye dek görmediğimiz hortumlar, kasırgalar, yağış rejimi değişimleriyle tropikal iklime doğru gidiyor gibiyiz. Küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının azalması ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz yönlerinden yavaş yavaş etkilenmeye başladık bile.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin izleyeceği büyüme stratejilerini, enerji politikalarını, gıda güvenliğini, su kaynaklarının kullanımını, sağlık ve tarımla ilgili programlarını, düşük karbonlu ekonomiye geçiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini doğrudan etkileyebilecek iklim değişikliği ile mücadele aynı zamanda bunların geliştirilmesinde de belirleyici olacaktır.
Dolayısıyla planlı ve ciddi bir süreç yönetimi gerektiriyor. Hele hele Türkiye topraklarının %89’unun çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğu gerçeği ortadayken.
İklim değişikliğinin doğaya dayalı sektör olan tarıma etkisi deyince de Ayvalık’la olan bağlarımdan dolayı konuyu gayriihtiyari zeytin ve zeytinyağı öncelikli düşünüyorum.
Türkiye genelinde yıllardır halkı önce margarin, sonra çiçek yağı ve mısırözü yağına  mahkum eden çarpık zihniyeti ve oluşturulan yanlış algıyı yıkmak için zeytinyağı tüketiminin artırılması ve zeytinyağının doğru anlatılarak tanıtılması amacıyla Ayvalık Ticaret Odası tarafından başlatılan “ilk zeytin hasat günleri” etkinliğini yapan da, “ilk coğrafi işareti” alan da Ayvalık’tır. Türkiye’de zeytin ve zeytinyağının başkenti olarak görülür.
Gerek ülkemiz için gerekse dünyanın önemsediği bu anlamda ayrıcalıklı bir toprak ve iklime sahip bir körfez bölgesidir. Şimdilerde ise sürecin küresel ölçeğe taşınması amacıyla Ayvalık zeytinyağına “Avrupa Birliği Coğrafi İşareti” alınması için çalışmalarda epey yol alındı.

* * *

Bu anlamda sürece Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin katkısı da şüphesiz.
UZZK Yönetim Kurulu Başkanı sevgili dostumuz Ümmühan Tibet, ne zamandır sözleşip yapamadığımız öğle yemeği buluşmasına davet edince vesileyle hem sektörü hem konseyin çalışmalarını hem de zeytinyağında bu yılki beklentileri konuştuk.
Her ne kadar zeytin ağacının kuraklığa dayanıklı olduğu bilinse de, büyüme dönemlerinde aşırı kuraklık stresi zeytin ağaçlarında ürün üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor. Dünyada zeytin yetiştiriciliği yapılan alanların % 85’i sulanmıyor, yani yağışlara bağlı bir gelişim seyri izliyor. Küresel ısınmanın yağış rejimine olumsuz etkisinin önüne geçebilmek için şimdiden yağışlardan daha fazla yararlanmayı sağlayacak önlemler almalıyız.
Ümmühan Tibet de küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı toprak ve su kaynaklarımızı korumak ve en akılcı şekilde kullanmak için önlemlerin hiç gecikmeden alınmasını hemen her platformda dile getiriyor.
Bu yıl zeytinyağında beklenen rekoltenin 225 bin ton olduğunu söyledi Ümmühan Hanım. Yani Türkiye genelinde 225 bin ton zeytinyağı üretilecek. Geçen sene bu rakam 193 bin tondu.

* * *

Ülkemizde son yıllarda fazla miktarda zeytin fidanı dikimi ve yeni zeytin plantasyonlarının oluşturulması söz konusu... Dolayısıyla zeytinliklere sahip çıkılması, zeytinlik alanların imara açılmasının engellenmesi de üretimin her geçen yıl katlanarak artması açısından son derece önemli...
Tabi üreticinin desteklenmesi de... Çiftçiye verilen primin AB standartlarına getirilmesi talebi her hasat dönemi dile getirilir. Artan maliyetler, başta mazot, gübre, ilaçlama, insan gücü vb her geçen yıl üreticinin belini daha fazla büküyor. Nihayetinde AB standartlarına çekilecek bir prim, üreticiyi bir nebze rahatlatacak bir nefes olacaktır.
Bu konuda da mevcut devam eden 80 kuruşluk zeytinyağı primine ilave olarak bu yıl 15 kuruş daha destek verileceğini belirtti Ümmühan Hanım.

* * *
Ankara dönüşü yetişemediğim sezon açılış toplantısında Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Hadi Tunç’un, zeytinyağının yanı sıra sofralık üretilen zeytine de ek 15 kuruşluk destek primi verileceğini ve konunun imza için Cumhurbaşkanlığı’na sunulduğunu açıkladığını belirten Ümmühan Tibet, bu anlamda tüm üreticileri ÇKS - Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıt olmaya davet ettiklerini anlattı.
Ümmühan Tibet aynı zamanda kromatografi ve duyusal değerlendirme uzmanı bir kimya mühendisi... Kromatografi, tağşiş belirlemede kullanılan tekniklerden... Likit, gaz-likit ve sıvı kromatografi en çok kullanılan 3 yöntem. 
Hem üretici sağlığı için ciddi bir tehdit hem de büyük miktarlarda ekonomik kayıplara  yol açan tağşişi belirliyor yani zeytinyağının diğer ucuz yağlarla karıştırılıp karıştırılmadığını kısaca saflığını değerlendiriyor bir kromatografi uzmanı... Hassasiyet ve titizlik isteyen,  epey zaman alan zahmetli bir iş...
Sohbetimizde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin zeytini-zeytinyağını ne derece etkileyeceğinden endişeyle dem vururken öğreniyorum ki Ümmühan Hanım, bu arada yüksek lisansını yapıp tamamlamış. Üstelik tezinin konusu, amacı neymiş dersiniz?
Türkiye’de üretilen zeytinyağlarının önündeki en önemli engellerden biri olan “iklim değişikliği” kaynaklı kompozisyon anomalilerini, uluslararası platformda karar ağacı yaklaşımıyla kabul ettirmek! 
Yani tam üstüne basmışım.
Ve bir güzel haber geçtiğimiz günlerde gelmiş.

* * *

International Olive Council Kimya Uzmanları Komitesi’nde, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Yağ İşleme ve Mühendisliği Bilim Dalı öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Fahri Yemişçioğlu’nun yaptığı sunum sonrasında bu tezdeki verilerin referansıyla, lampante, rafine ve riviera zeytinyağlarında karar ağacı uluslararası onay almış. Yani bu üç zeytinyağının kalite ve saflık kriterlerini belirlemek amacıyla izlenmesi gereken yol haritası, sıralama tezdeki gibi yapılacak. O karar ağacında belirtilen analizler, karar ağacında yer alan kararlardan birine varılana kadar uygulanmak suretiyle gösterilen sırayla gerçekleştirilecek.
Ümmühan Tibet’in yüksek lisans tezindeki verilerin böyle bir başarıyı da beraberinde getirmesi önemli... UZZK Başkanı dostumuzu yürekten kutluyorum.
Bu arada Dünya Zeytin Günü vesilesiyle önümüzdeki ay Istanbul’da “Zeytinyağında Markalaşma ve Marka İtibarı” konusunun ele alınacağı bir konferans düzenleyeceğimizi de duyurmuş olalım.
Bir zeytin hasat dönemi daha zeytine ve zeytinyağına dair böyle güzel haberlerle geldi.

* * *

Ayvalık’ta beş güne yayılan, özenle ve emekle hazırlanmış festival kıvamında dolu dolu geçecek günler 25 Ekim’de başlayıp, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın da dahil edildiği  Salı günü yapılacak etkinliklerle sona erecek.
Ayvalık Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Büyükçıvgın, bu yıl festivalin amacının Ayvalık zeytinyağının AB tescili sürecinde desteklenmesi olduğunu ve AB Coğrafi İşareti’nin alınmasına yönelik çalışmaları hızlandırdıklarını belirtiyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın AB’ne bu yıl önerdiği 20 coğrafi işaretli ürün arasında Ayvalık zeytinyağının da olduğunu söyleyen Başkan Büyükçıvgın, AB Coğrafi İşareti alan ilk zeytinyağının da yine Ayvalık zeytinyağı olmasını hedeflediklerini vurguluyor.
Festival Komitesi, etkinliklerin sorunsuz gerçekleşmesi için yoğun bir mesai veriyor.

* * *

Yıllardır ‘Ayvalık Zeytin Hasat Günleri’ne katılır ve destek veririm.
Bu yıl “Her hasat bir barış çağrısıdır” sloganıyla 15’incisi yapılıyor.
Bakalım 15. yıl, zeytin için, zeytinyağı için, Ayvalık için neler getirecek beraberinde...
Bence artık zeytin ve zeytinyağı için, sektörün tüm bileşenleri adına iklim değişikliğine yönelik planlamalar da dahil olmak üzere daha hızlı yol almayı, daha hızlı gelişme kaydetmeyi getirsin.
Ayrışmak yerine birleşmeyi ve birleşmeden doğacak güç birliğini getirsin. Buna markaların ayrı ayrı hasat etkinliği yapma hevesi de dahil...
“Her şeyimiz var, bir tanıtım eksik” cümlesini ve zihniyetini geride bırakıp, daha fazla gecikmeden Ayvalık’ın marka itibarı adına artık profesyonel uygulamaları da beraberinde getirsin. İlklerin anlamı yitip gitmesin, zira dünya çok başka yöne gidiyor, teknoloji hayatımıza, sektörlere ve kentlere değişimi çok hızlı dayatıyor. Kaybedilen her gün, bu anlamda şimdiye kadar yapılan çabaların da heba olup gitmesine, ilk olanın önüne sıradakilerin geçmesine ve geride kalmaya sebebiyet vermesin.

* * *

Ayvalık; zeytinyağına dair ilkleri başlatmasının yanı sıra aynı zamanda denizi ve doğasıyla turizm cenneti, enfes mutfağıyla gastronomi merkezi, eşsiz kültürel ve tarihi dokusuyla, sanatsal etkinlikleriyle rakiplerinden hemen ayrışan özelliklere sahip...
Böyle olunca da her zaman için farkını da “ilk” Ayvalık ortaya koysun istiyorum.
Tüm kalbimle bunu görmek istiyorum.
Her zaman... Ve her zaman...
Bereketli hasatlar olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zilli adıyla çıkan biranın sonucu: #EfesBoykot

1 fotoğraf 1az bilgi / Filiz Akın, Ayhan Işık, Vahi Öz, Öztürk Serengil KADIN BERBERİ

Adres: @AkpCocuklari / Feyzi Hepşenkal