Soyer'in açıklaması 10 Ekim'de mi, 3 yıl önce mi? Cevabı ancak kriminal araştırma verir...



Hadi biraz “gazetecilik” yapalım.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Kıbrıs konusunda yaptığı iddia edilen açıklama ve sonrasında bu açıklamayı “üç yıl önce” yaptığını iddia eden yeni bir açıklaması ile toz dumana bulanan memleketi biraz aydınlatmaya çalışalım!
Zincirin halkalarına tek tek ve sırayla bakmak en iyisi sanırım.
İşte ilk halka...
10 Ekim Perşembe günü KKTC’nin Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun, Tunç Soyer’i makamında ziyaret ediyor.
10 Ekim tarihi itibarı ile KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Türkiye’de çok kişiyi çok kızdıran “savaş karşıtı” sözleri, henüz ağızdan çıkmamış.
O sözler gündeme 13 Ekim’e bomba gibi düşünce, 14 Ekim tarihli gazetelerin hemen hepsinde manşet oluyor.
Bu gazetelerden biri de, doğal olarak Kıbrıs Haberci.

Olayı “Büyük Kriz” manşeti ile vermiş.
Gazetenin sürmanşetinde ise yayınlandığında dikkat çekmeyen ama sonra “artçı bomba” etkisi yapacak, “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakalım” başlıklı, Tunç Soyer’e ilişkin haber var. İçeride de geniş geniş yer verilmiş habere: 


“İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer,  Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz üzerinden adada yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakalım, daha fazla müdahale etmeyelim” dedi. Başkan Soyer, Haberci gazetesi Yazı İşleri Müdürü Gizem Özgeç’e verdiği özel demeçte, Kıbrıs halkı üzerine uzanan ellerin çekilmesi gerektiğini vurguladı.
Tunç Soyer, Kıbrıs’ın hep içlerinde olduğunu, insanı, tarihi ve kültürü ile adayı çok sevdiklerini dile getirdi. “Kıbrıs’a ne zaman gitsem kendimi evimde gibi hissediyorum” diyen Soyer, Kuzey Kıbrıs’ı “Türkiye’nin naif yüzü” olarak niteledi.  Türkiye’nin gelenek, görenek anlamında çok bozulduğunu kaydeden Soyer şunları da ifade etti:
“Türkiye bu denli bozulurken, Kıbrıs kendi kültürüne, tarihine, geleneğine en önemlisi de geçmişine sahip çıkıyor.  Bu beni Kıbrıs’a hayran bırakıyor.  Kültürlerine olan bağlılıklarına hayranım. Biz hep geçmişi yokmuş gibi saydığımızdan geleceğimizi de tesis edemiyoruz. Kıbrıs’ta var olan bu değerli şeyi herkes anlamalı.  Ben Kıbrıs’ı ve Kıbrıslıları çok seviyorum. Ne zaman gitsem huzur buluyorum. Orada çok dostumuz, kardeşimiz, arkadaşımız var.  Gücümüz yettiğince oraya sahip çıkacağız.”
Özgeç’in Kıbrıs konusu ile sorusunu da yanıtlayan Soyer, “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakırsak, en doğrusu bu olacak. Ancak hiç bırakmıyoruz. Herkes Ada’nın bir tarafından çekiştiriyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. Kıbrıs’ın jeopolitik önemini falan bir kenara koyup, adayı Kıbrıslılara bırakmak lazım. Kaderlerini kendileri belirlemeli. Ben iki halkın barış içinde yaşamalarından, birlikte karar üretmesinden yanayım. Herkes çok fazla müdahil oluyor, sadece Türkiye değil… Filler tepişir, çimenler ezilir. Onlar tepişiyor. Olan Kıbrıslılara oluyor” ifadelerini kullandı.
Soyer, sıkı takip ettiği Kuzey Kıbrıs siyaseti ve siyasetçileri ile ilgili olarak ise şunları kaydetti:
“Siyasetçilerin artık halka dokunması lazım… Yüreğine… Vatandaş artık kibirli siyasetçi istemiyor. Kendisiyle iletişim kurabilen,  mütevazı,  diyalog içinde olana siyasetçiler istiyor. Kıbrıs’taki siyasilere baktığım zaman, Türkiye’den daha iyi bir tablo görmüyorum. Türkiye’nin siyasi seviyesinden farklı değil. Yani iftihar edilecek bir seviyede değil.”

* * *

Aynı gün yayınlanan bir başka haber ise Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun’a ait: 


“Dipkarpaz Belediye Başkanı Suphi Coşkun, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile görüştü.
Soyer’i makamında ziyaret eden Coşkun, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin belediyelerine ve bölge halkına yaptığı yardımlar adına teşekkür etti.
Coşkun, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı yol süpürge ve belden kırma aracı yardımının bölge halkı adına çok anlamı olduğunu vurguladı.
Soyer’e, Dipkarpaz halkından selam getirdiklerini de belirten Coşkun, “Sizden önceki Sayın Başkan ile yaptığımız görüşmede,  bölgemizdeki ve belediyemizdeki eksiklikleri kendisine iletmiştik.  Ancak bize el uzatmak size nasipmiş.  Halkım adına size çok teşekkür ederim” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise, “Kıbrıs’ı ve Kıbrıs halkını çok seviyorum. Dipkarpaz halkını mutlu ettiysek, ne mutlu bize… Kıbrıs’ta birçok yeri ziyaret etme şansım oldu. İnşallah bir sonraki ziyaretimde Dipkarpaz’ı ziyaret edip, halkla da bir araya geleceğim” diye konuştu.”

* * *

Gazetede çıktığı gün kimsenin fark etmediği Soyer’in açıklamaları, Türkiye’ye ancak “bir hafta sonra” 21 Ekim günü ulaştı!
Ulaşmasıyla da ortalık çok fena karıştı.
Kimine göre Soyer “ihanet” içindeydi.
Kimine göre de “demokrat” bir tavır sergilemişti.
Merak edenler için hemen söyleyeyim:
Ben ikinci görüşe yakınım.

* * *

Soyer’i suçlayanların, savunanlardan fazla olmasından mıdır, nedir; “en iyi savunma hücumdur” sözünü anımsatan yazılar çıkmaya başladı:
Bu bir komplo (mu)?
Olabilir tabii.
Sorun da orada zaten.
Öyle mi, değil mi?

*  * *

Kıbrıs Haberci Gazetesi de bunun üzerine 23 Ekim’de sürmanşetin küçük bölümünde “Soyer Çark Etti” başlığını attı.


Tunç Soyer ise Fox TV’nin sabah haber kuşağında, şu açıklamayı yaptı:

“Ben 10 yıl Seferihisar Belediye Başkanlığı yaptım ve belediye başkanı seçildikten 6 ay sonra da Seferihisar’ı Dünya Sakin Şehirler Ağı’na üye yaptım. O günden itibaren de Türkiye’de sakin şehirlerin sayısını arttırmak için gayret ettim. 10 yıl içinde bu sayı 17 kente çıktı. Kıbrıs’tan bazı kentleri bu ağa sokmak için daha fazla uğraştım. Çünkü Kıbrıs’tan şehirlerin bu ağa girmesinin başka bir manası var. Uluslar arası alanda çoğunlukla tanınmayan bir ülkenin kentlerinin uluslar arası bir ağa girmesinin, orada bayrağının dalgalanmasının son derece büyük bir önemi vardı. Kıbrıs’tan ilk olarak Yeni Boğaziçi kentini bu ağa soktuğumuzda 30 ülkenin bayrağı arasından KKTC bayrağı da orada dalgalanırken hepimiz hüngür hüngür ağlamıştım. Sonra bu sayı 5’e çıktı. Şu anda 5 kent Sakin Şehirler Ağı üyesidir.
9-10 Aralık 2016 yılında ben üçüncü kentin katılması nedeniyle Kıbrıs’taydım. O dönemde iki toplum arasında barış görüşmeleri vardı. Gazeteciler böyle bir soru yöneltti. ben de o günkü koşullarda ve o günkü unvanımla, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta sakin şehirler ağını geliştirmekte görevli biri kişi olarak bir açıklama yapmıştım. Ama bugünkü koşullar ne aynı koşullar ne de ben aynı noktadayım. Üç sene önce verilmiş bir konuşmayı yeni söylemişim gibi duyurmak en hafif itibari ile büyük haksızlık. Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyım ve benim görevim İzmir ile ilgili. Benim ne genel ne de uluslar arası siyasetle uğraşacak ilgim, vaktim ve hakkım var. Vaktim ve ilgim yok. Ben İzmir ile uğraşıyorum. Üç sene önceki bir demeci bambaşka bir bağlamda, koşullarda ve unvanla yapılmış konuşmayı bugün İBB başkanı olarak yapmam mümkün değildir.”

* * *

Gazete de ardından, Soyer’le 10 Ekim’de yapıldığı söylenen, bir ses kaydı yayınladı internet sitesinde.


Kaydı 5-6 kez dinledim.
Konuşmanın, Soyer’in dediği gibi 3 yıl önce mi, gazetenin dediği gibi 10 Ekim’de mi yapıldığını anlamak imkansız gibi.
“Doğal gaz aranması” ve benzeri sorunlar, o gün de vardı, bugün de var.
Benim dikkatimi sadece “bardağa vuran kaşık sesi” çekti!

* * *

Gönlümüzden Tunç Başkan’ın haklı çıkması geçse de, gördüğünüz gibi bu noktaya kadar, top ortada.
İyi de, bütün bu temaşanın bir ayağı eksik.
Haberi yapan kişi, Kıbrıs Haberci Gazetesi’nin Yazıişleri Müdürü Gizem Özgeç ne diyor, olana bitene.
Gazeteci arkadaşlar sanırım atlamış işin en önemli faslını!

* * *

Kendisiyle temas kurdum.
Konuşmadık fakat yazıştık.
Dedi ki:
“Bu olaylar beni üzdü ve incitti. Neden bu olay bu kadar büyüdü anlamış değilim. Gazetenin yazıişleri müdürü olarak ne kendimi, ne gazetemi riske atacak bir işe imza atmadım, atmam. Sadece üzgünüm.”
Doğrusu bana, üzülmenin ötesinde biraz da ürkmüş gibi geldi Gizem Özgeç.
Ve olay büyümüştü çünkü, mesele kiminin tepkisini çeken siyasal bir açıklamadan, fazlasıyla etik bir tartışmaya evrilmişti.

*  * *

Gizem Özgeç “Facebook’taki sayfama bakın, aynı gün paylaştığım bir fotoğrafımız var” diye, tekrarladı iki kez.
Bakmaz mıyım?
Baktım.
Siz de bakın. 


14 Ekim’deki gazete haberinde kullanılan fotoğraf, 10 Ekim’de Gizem Özgeç’in sayfasında yer almış.
Fotoğraftan önemlisi, düştüğü not.
Demiş ki: 
“Kıbrıs'ı, Kıbrıslıları, anlayanların varlığı hala umuttur...Izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer...”

Açıkçası bana, Başkan’ın sözlerinden mutlu olmuş bir insanın duygularını hemen yansıtmak istemesi, gibi geldi bu satırlar.
Ha, biri de çıkıp; “Bana da 4 gün sonra çıkacak haberin anonsu, gibi geldi bu satırlar” diyebilir.
Diyebilir ama 10 Ekim'de ortada fol yok, yumurta yok!
“Neden desin” yani?

* * *

Ve şimdi dikkat.

Zira Gizem Özgeç diyor ki:
“Ses kaydının tarihi, telefonumda belli. Biz gerekli yerlere telefon kaydını verdik.”
Öyleyse son kararı Tunç Soyer verecek.
Malum açıklamayı 10 Ekim’de değil de, 3 yıl önce yaptığında ısrarlı ise eğer; hemen o kaydın bir kopyasını resmen istemeli ve ciddi bir kriminal test laboratuvarına vermeli.
Umarım ve dilerim, sonuçta haklı çıkar.






NOT...
GİZEM ÖZGEÇ, 24 EKİM SAAT 01:10'da FACEBOOK HESABINDAN ŞU PAYLAŞIMI YAPTI:




Dünden beridir aldığım telefonlar, hakkımda yazılanlar, yapılan yorumlar ve gelen mesajlar sebebiyle sanırım artık bir açıklama yapma gereği doğdu...İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer ile 10 Ekim 2019 Perşembe günü makamında gerçekleştirdiğim ziyaret kapsamında yaptığımız kısa söyleşiden ortaya çıkan ve yayınlanan haber tamamı ile gerçektir. Soyer'in açıklamaları tek bir noktasına dahi ellenmeden kaleme alınarak habere dönüştürülmüştür... Yazı işleri müdürlüğünü yapmış olduğum Haberci Gazetesi ve şahsım zan altında bırakıldığı için artık konuşma vakti gelmiştir...Bu süreç içerisinde Türkiye medyasında kendisinin söylemediği ifadeler haberime ek olarak yayınlanmış ve neticede Soyer gelen tepkilere karşılık hem beni hem de gazetemi yalanlama yolunu seçmiştir . Soyer'le yaptığım kısa söyleşinin tüm detayları tarihi ile birlikte zaten haberci web sitesinde de yayınlanmıştır.Üzülerek söylemek istiyorum ki sevgili Soyer'den çok daha dik bir duruş ve doğruları söylemesini beklerdim ya da en azından saptırılan haberlere tepki vermesini.... ancak Türkiye'de siyaset ve medya Kıbrıs'tan çok daha farklı işliyor ve şekilleniyor. Önce haberin yalan olduğunu söyleyen Soyer şimdi çeşitli kanallarla benim ortamı yumuşatmamı istiyor ve ben buna büyük bir hayal kırıklığıyla üzülüyorum...Ne bekliyorsunuz? Evet bunları söylemedi, biz hiç işimiz yoktu da komplo kurduk mu dememi? Yalan söylememi mi? Evet kelimesi kelimesine hepsini söylediniz...Ama HABERCİ'de yayınlananları...Ben kaypak da korkak da değilim...Gazetem de değil... Bugüne kadarki meslek yaşamımda gazeteciliğimi aynı zamanda karakterimi de zan altında bırakacak böylesi bir durumla ve sonrasında daha da çirkinleşen olgularla hiç karşılaşmadım... Bir röportaj yaptım ve Sayın Soyerin ada insanı hakkında söyledikleri beni mutlu etti... Şimdi tum samimiyetiyle soylediklerinden kimsenin korkmasina gerek yok...Herkes benim gibi dimdik sozunun arkasında durursa herhangi bir sorun kalmaz...Ayrica ben biliyorum ki bu sozlerin Turkiye ve siyaseti ile alakasi yok. Tunc beyin hümanist bir siyasetci olarak Kıbrıs'lılar tarafindan olaya bakarak sorumu yorumladigini dusunmustum... Ayrica
birtakim cenahlarda bu röportajın farkli taraflara çekilerek siyasi polemik malzemesi yapılmasını esefle kınıyorum... Bunu da tecrübe etmek varmış...Aşağıdaki fotoğraf da aynı tarihte Sayın Soyer'le makam odasında çekilmiştir...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zilli adıyla çıkan biranın sonucu: #EfesBoykot

1 fotoğraf 1az bilgi / Filiz Akın, Ayhan Işık, Vahi Öz, Öztürk Serengil KADIN BERBERİ

Adres: @AkpCocuklari / Feyzi Hepşenkal