Fehim Taştekin yazdı / Suriye cehenneminde petrolün yeri
Trump The Oil
Hesap yine
döndü. ABD Başkanı Donald Trump, hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hem Suriye
Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Abdi’yi Beyaz Saray’a davet ederken
Suriye’nin petrolüne iyiden iyiye göz koydu.
Suriye’den
çıkmanın Amerikan düşmanlarına armağan olacağı savıyla Beyaz Saray’a giden
Senatör Lindsey Graham ve emekli Orgeneral Jack Keane’nin hışımla önüne koyduğu
petrol haritasını gördükten sonra fikrini değiştirdi. Behemehâl Suriye’den Irak
Kürdistanı’na çektiği bin kadar askerin bir kısmını ‘petrolün gardiyanlığı’
için geri gönderdi. Bu askerler Suriye’yi terk ederken ihanete uğramışlığın
öfkesiyle Kürtler tarafından taşlanmışlardı. Amerikan kurulu düzeninin azgın
müdahalecileri, neft koklatarak Trump’ın başını döndürdü.
***
2011’den
beri “Suriye’ye müdahalenin asıl nedeni petrol mü” sorusu hep sorulageldi. Orta
Doğu’da onlarca yıl boyunca Amerikan siyasetinin ana çizgilerini belirleyen
“petro-dolar düzeni”, petrol imtiyazlarıyla ilintili darbeler ve darbe
girişimleri yüzünden Suriye’de olaylar patlak verdiğinde de meseleyi petrole
bağlayan yargılar peşinen oluştu.
Ne var ki 25
Ekim 2019 tarihli yazımda da değindiğim üzere Suriye, Suudi Arabistan,
İran ve Irak ölçeğinde iştah kabartacak bir petrol ve doğalgaz ülkesi değil.
(Suriye’nin petrol rezervi 2.5 milyar varil, doğalgaz rezervi 241 milyar
metreküp. Suudilerin 268 milyar varil petrolü ile Katar’ın 25 trilyon metreküp
doğalgazına kıyasla Suriye’nin rezervleri devede kulak.)
2011 öncesi
Suriye kendi enerji kaynaklarından ziyade petrol-doğalgaz boru hatlarıyla
ilgili kavganın odağındaydı. Şam’da sistem değişimini hedefleyen Körfez-Batı
blokunu, muhalifleri silahlandırmaya iten motivasyonun ekonomik ayağında belki
bu vardı. (Siyasi hesaplara dahil faktörlerin listesi daha uzundur.)
Körfez’den
çıkan petrol ve doğalgazın Suriye üzerinden Akdeniz’e indirilmesi ya da Türkiye
bağlantısıyla Avrupa’ya taşınması, bu şekilde Rusya’ya olan bağımlılığın
düşürülmesi stratejik bir hedefti.
O vakitler
Doha’nın bir önerisi vardı: Katar doğalgazının 10 milyar dolar maliyetli bin
500 kilometrelik bir hatla Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden
Avrupa’ya taşınmasını istiyordu. Bu boru hattı ABD’nin de desteklediği bir
projeydi.
Körfez’in tekliflerine burun kıvıran Şam’ın tercihi ise Irak’ın da dahil olacağı şekilde İran petrol ve doğalgazının Suriye üzerinden uluslararası marketlere taşınmasıydı. Ankara, enerjide kaynak çeşitliliğini artıracak ve Türkiye’nin transfer ülke konumunu güçlendirecek seçeneklerden yanaydı. Şam’ın müttefiki Rusya ise ister Suud-Katar-BAE ister İran-Irak kaynaklı olsun Avrupa pazarlarında rakip istemiyordu.
Suriye’de isyanın arifesinde Tahran-Şam arasında alternatif plan pişirilmişti. 2010’da, İran doğalgazını Irak ve Suriye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak 10 milyar dolarlık hat için müzakereler başlamıştı.
Körfez’in tekliflerine burun kıvıran Şam’ın tercihi ise Irak’ın da dahil olacağı şekilde İran petrol ve doğalgazının Suriye üzerinden uluslararası marketlere taşınmasıydı. Ankara, enerjide kaynak çeşitliliğini artıracak ve Türkiye’nin transfer ülke konumunu güçlendirecek seçeneklerden yanaydı. Şam’ın müttefiki Rusya ise ister Suud-Katar-BAE ister İran-Irak kaynaklı olsun Avrupa pazarlarında rakip istemiyordu.
Suriye’de isyanın arifesinde Tahran-Şam arasında alternatif plan pişirilmişti. 2010’da, İran doğalgazını Irak ve Suriye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak 10 milyar dolarlık hat için müzakereler başlamıştı.
***
Suriye
kriziyle petrol arasında bağ kurulacaksa bir de işgal altındaki Golan
Tepeleri’ne bakmak lazım. Suriye cehennemi bir süreçten geçerken İsrail,
Golan’da sessiz sedasız petrol arama operasyonlarını hızlandırdı. Sondaj
çalışmalarını yürüten Amerikalı Genie Energy’nin (GNE) alt kolu Afek, İsrail’in
günlük 270 bin varil tüketimini karşılayacak bir rezerv keşfetti. Daha sonra
rezervin öngörülenden çok daha büyük olduğu üzerinde duruldu. Trump’ın,
İsrail’in Golan’ı ilhak kararını tanımasında belki enerji itici bir faktördür.
Beri tarafta
Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının paylaşımıyla ilgili süregiden bir kavga
mevcut. Çevre ülkeler kendi aralarında münhasır ekonomik bölgelerin sınırlarını
belirlemeye çalışırken ve enerji yataklarının paylaşımı üzerinde pazarlık
sürecini işletirken masada Suriye’nin olmaması özellikle İsrail’in işine
geliyor. Tabii bu masada Türkiye de yok. Şimdi Ruslar, Türkiye’ye, “Suriye ile
barışıp ortaklık kurarsan birlikte Akdeniz’deki denklemi değiştirebiliriz”
telkininde bulunuyor. Hesap büyük.
***
Tarihi
olaylar bir şekilde petrol bağlantısıyla da tekerrür ediyor. Trump bilerek ya
da bilmeyerek eski Başkanlar Harry Truman ve Dwight Eisenhower’dan yarım kalmış
kirli sayfalara dönüyor.
CIA, Suriye ile onlarca yıldır uğraşıyor. Petrol bunun bir parçası. Fransızların Suriye’den çekilmesinin ardından CIA’in radarlarını bu ülkeye uzatması fazla zaman almamıştı. Suriye’nin seçilmiş devlet başkanı Şükrü Kuvvetli, 1949’da darbeyle indirilirken CIA çok uzakta değildi. CIA’in adamı James Keeley komplonun kumanda merkezindeydi. Darbenin nedeni Kuvvetli’nin hem Bağdat Paktı’na hem de bir Amerikan projesi olarak bilinen Trans-Arap Boru Hattı’na karşı çıkmasıydı. Bu hat Suudi Arabistan petrol sahalarını Suriye üzerinden Lübnan limanlarına bağlayacaktı. Darbeci lider Hüsnü Zaim’in iktidardaki kısacık ömründe yaptığı işlerin başında bu hattı onaylamak geliyordu.
CIA, Suriye ile onlarca yıldır uğraşıyor. Petrol bunun bir parçası. Fransızların Suriye’den çekilmesinin ardından CIA’in radarlarını bu ülkeye uzatması fazla zaman almamıştı. Suriye’nin seçilmiş devlet başkanı Şükrü Kuvvetli, 1949’da darbeyle indirilirken CIA çok uzakta değildi. CIA’in adamı James Keeley komplonun kumanda merkezindeydi. Darbenin nedeni Kuvvetli’nin hem Bağdat Paktı’na hem de bir Amerikan projesi olarak bilinen Trans-Arap Boru Hattı’na karşı çıkmasıydı. Bu hat Suudi Arabistan petrol sahalarını Suriye üzerinden Lübnan limanlarına bağlayacaktı. Darbeci lider Hüsnü Zaim’in iktidardaki kısacık ömründe yaptığı işlerin başında bu hattı onaylamak geliyordu.
Soğuk Savaş
döneminde Rusların tercihi Orta Doğu’nun ‘tarafsız bölge’ olarak kalmasıydı.
Kuvvetli de bu çizgideydi. Ancak bölgeyi taraf tutmaya zorlayan Amerikan
yönetimi bir yandan ‘uyumlu’ monarşileri desteklerken diğer yandan hem
komünizmi hem de yabancılara verilmiş petrol imtiyazlarına karşı çıkan Arap
milliyetçiliğini bastırmak için İslamcıları palazlandırıyordu. 1950’lerde bu
operasyonların iki koçbaşı Dulles kardeşlerdi. Allen Dulles CIA şefi, John
Foster Dulles dışişleri bakanıydı.
Suriye’de darbeler birbirini izlerken 1955’te iktidara dönen Kuvvetli’yi devirme yolunda Dulles’in adamları Kermit Roosevelt ve Rocky Stone yeni komplolar için soluğu Şam’da almıştı. Bu ikili bir başka darbe komplosundan daha yeni çıkmıştı: İngilizlerle birlikte 1953’de İran’da petrolü millileştiren Başbakan Muhammed Musaddık’ı devirmişlerdi. İddiaya göre Suriye’de 1956’da “Operation Straggle” adlı darbe komplosundan sonuç alamayan CIA, ertesi yıl “Operation Wappen” adını verdikleri komplo çerçevesinde İslamcı militanları silahlandırmak ve subayları satın almak için 3 milyon dolar harcadı. Ülkeyi istikrarsızlaştırmaya ve komşu ülkelerle arasını açmaya dönük bir dizi suikast planlandı. Nihai amaç bir kukla rejim kurmaktı. Türkiye de hep bu komploların bir kenarında oldu. Kuvvetli, 1956’da Suriye’ye iki tümenle girip dağıtmaktan bahseden Başbakan Adnan Menderes’e basın aracılığıyla şu yanıtı veriyordu:
“Türkiye’nin, Amerika ile bir olup, Lazkiye’de bir hükümet darbesi içinde bulunması hiç de hoş değildir. Bunu ortaya çıkardık. Saklı gizli bir tarafı kalmadı. Amerika, Suriye’de uydu bir hükümet kurmak istiyor, ama buna müsaade etmeyeceğiz.”
Ama 1957’de CIA’in darbe planı elinde patladı ve Amerika hesabına çalışanlar derdest edildi. CIA müdahale girişimlerini MI6 ile birlikte kurdukları, “Özgür Suriye Komitesi” üzerinden sürdürdü. Özgür Suriye Ordusu’nun prototipi! 1980’lere kadar devam eden bu süreçte Müslüman Kardeşler en kullanışlı örgüttü.
Suriye’de darbeler birbirini izlerken 1955’te iktidara dönen Kuvvetli’yi devirme yolunda Dulles’in adamları Kermit Roosevelt ve Rocky Stone yeni komplolar için soluğu Şam’da almıştı. Bu ikili bir başka darbe komplosundan daha yeni çıkmıştı: İngilizlerle birlikte 1953’de İran’da petrolü millileştiren Başbakan Muhammed Musaddık’ı devirmişlerdi. İddiaya göre Suriye’de 1956’da “Operation Straggle” adlı darbe komplosundan sonuç alamayan CIA, ertesi yıl “Operation Wappen” adını verdikleri komplo çerçevesinde İslamcı militanları silahlandırmak ve subayları satın almak için 3 milyon dolar harcadı. Ülkeyi istikrarsızlaştırmaya ve komşu ülkelerle arasını açmaya dönük bir dizi suikast planlandı. Nihai amaç bir kukla rejim kurmaktı. Türkiye de hep bu komploların bir kenarında oldu. Kuvvetli, 1956’da Suriye’ye iki tümenle girip dağıtmaktan bahseden Başbakan Adnan Menderes’e basın aracılığıyla şu yanıtı veriyordu:
“Türkiye’nin, Amerika ile bir olup, Lazkiye’de bir hükümet darbesi içinde bulunması hiç de hoş değildir. Bunu ortaya çıkardık. Saklı gizli bir tarafı kalmadı. Amerika, Suriye’de uydu bir hükümet kurmak istiyor, ama buna müsaade etmeyeceğiz.”
Ama 1957’de CIA’in darbe planı elinde patladı ve Amerika hesabına çalışanlar derdest edildi. CIA müdahale girişimlerini MI6 ile birlikte kurdukları, “Özgür Suriye Komitesi” üzerinden sürdürdü. Özgür Suriye Ordusu’nun prototipi! 1980’lere kadar devam eden bu süreçte Müslüman Kardeşler en kullanışlı örgüttü.
***
1956-1982
arasında denenen isyan provaları aşağı yukarı aynı iç ve dış aktörlerle 2011’de
yeniden sahnelendi. Görünüşte asla ve kat’a petrol bir faktör değildi. Şimdi
Amerikan askeri varlığı petrol ile ilişkilendirilince ister istemez tarihi
hafıza “Hatırla” diye bağırıyor.
Trump geçen
hafta Deyr el Zor’daki yatakları ellerinde tutacaklarını duyururken, “Belki
Kürtlerin ‘petrol bölgesi’ne yönelmesinin zamanıdır” sözleriyle Kürtlere, “Kuzeyi
Türkiye’ye bırakın, güney sizindir” der gibiydi. Doğrusu böylesi bir şey Suriye
Demokratik Meclisi Eş Başkanı İlham Ahmed’in de işaret ettiği üzere etnik
temizlik anlamına gelir. Washington temaslarını sürdüren İlham Ahmed şunu
söylüyor:
“(Trump’ın) neyi kast ettiğini anlamadım. ABD petrol sahalarının korunmasından bahsediyor. Fakat bu, Kürtlerin kendi tarihi topraklarından ayrılmaları hesabıyla olmamalıdır. Kürtlerin kendi topraklarından başka yerlere taşınması uygun değil. Nüfusu değiştirmek etnik temizliktir.”
“(Trump’ın) neyi kast ettiğini anlamadım. ABD petrol sahalarının korunmasından bahsediyor. Fakat bu, Kürtlerin kendi tarihi topraklarından ayrılmaları hesabıyla olmamalıdır. Kürtlerin kendi topraklarından başka yerlere taşınması uygun değil. Nüfusu değiştirmek etnik temizliktir.”
Trump dün
IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyonu duyururken
fantastik planlarını şöyle dile getirdi:
“Petrolü güvence altına almak için asker bırakıyoruz. Ve bu petrol için savaşmamız gerekebilir. Petrolü almak isteyen de sıkı bir savaş vermek zorunda. Petrol pek çok açıdan değerli. IŞİD’in cebini doldurdu, bu birincisi. İkincisi, Kürtlere yardım ediyor. Esasen petrol Kürtlerden alınmıştır. Ve üçüncüsü, bize faydası olabilir, biz de bir miktar alabilmeliyiz. Ve planladığım şey belki de, Exxon Mobil veya harika şirketlerimizden biriyle bir anlaşma yapıp, oraya gidip, bu işi düzgünce yapmak.”
“Petrolü güvence altına almak için asker bırakıyoruz. Ve bu petrol için savaşmamız gerekebilir. Petrolü almak isteyen de sıkı bir savaş vermek zorunda. Petrol pek çok açıdan değerli. IŞİD’in cebini doldurdu, bu birincisi. İkincisi, Kürtlere yardım ediyor. Esasen petrol Kürtlerden alınmıştır. Ve üçüncüsü, bize faydası olabilir, biz de bir miktar alabilmeliyiz. Ve planladığım şey belki de, Exxon Mobil veya harika şirketlerimizden biriyle bir anlaşma yapıp, oraya gidip, bu işi düzgünce yapmak.”
Trump
Irak’tan da petrol istiyor. “Ülkenizi yıktık ama askeri harcamalarımızı da
sizden çıkartırız” mantığıyla. Bir zamanlar Saddam Hüseyin’in infazlarda kullanılan
kurşunların parasını idam edilenlerin ailelerinden alması gibi.
Yorumlar
Yorum Gönder