Semih Çelenk, istidacı ustanın izinde... #GSF
Dün, hem soruşturma evrakımı almak
hem de izin doldurmak için fakültemizin tıkıştırıldığı rektörlük binasına ilk
kez avdet ettim.
Taşınma tüm telaşıyla sürüyor,
olmayan derslik ve atölyeler için derslik toplantısı yapılıyordu.
Bir aydır cevap verilmeyen
dilekçelerimin akibetini sordum, “bir bakalım” dediler.
Arkadaşlarımı gördüm. Kimileri
saklanmayı yeğlediler, kimileri dert yanmak için, kimileri de goygoy ya da dedikodu yapmak için
yanaştılar. “sen bu duruma ne diyorsun” dediler.
"İstida önemli
arkadaşlar" dedim:
“İstida çok önemli... vakitlerden
eski bir vakit... Yaşar Kemal Adana adliyesinin önünde daktilosuyla istidacılık
yaparken bir gün bir köylü çıkagelmiş. Bir arazi davası var, elinden alınmış
arazisi. Olayı bir güzel anlatmış. Sonra yaşar kemal demiş ki, ‘sen şöyle otur
dayı. ben senin dilekçeni yazayım’ Bitirmiş dilekçeyi usta.Köylü demiş ki 'hele ağam bir oku istidayı da dinliyek' Yaşar Kemal bir güzel okumuş
dilekçeyi köylüye. Köylü hüngür hüngür ağlıyor. yaşar kemal ‘ne oldu yahu niye
ağlıyorsun?’ deyince, köylü demiş ki "ağam, biz ölmüşüz de heç habarımız
yoğmuş…"
İstidacı ustamızın izinden
yürüyoruz.
İstida yazıyoruz.
Durumu tüm açıklığıyla kağıda
yazıyoruz.
Malum "verba volent, scripta
manent" demişler, "söz uçar yazı kalır."
Siz kapalı odalarda dedikoduya,
goygoya devam...
Yorumlar
Yorum Gönder