Haluk Tekeli yazdı / POSEİDON, LAVRİON, 12 EYLÜL




Atina'dan sahil yoluna kıvrılıp, üçgen olan coğrafyanın ucuna doğru yol aldığınızda kendinizi memleketin Ege kıyılarında hissediyorsunuz.
Yol boyunca her koyda denizin rengi davetkar, yolun karşı tarafı tıpkı bizdeki gibi irili ufaklı yapılaşma. Çoğu kaçak yapı ve her seçimde yasal güvence alıyor.
Üçgenin sivri ucunun tepesine doğru yol aldığınızda aşağıdaki denizi dalgalandıran müthiş rüzgar ve onu yaratan Sounion'daki Poseidon'un tapınağı sizi karşılıyor. Hafif kiloda bir kişinin uçmadan durması olanaksız olan tepe üzerine yapılan tapınağın sadece zamana ve doğaya dayanıklı mermer sütunları ayakta.
Bir ufak uzo içmiş ruh haliyle bu rüzgardan uzaklaşıp yola devam ettiğinizde yaklaşık 10 km ileride karşınıza Lavrion çıkar.
Lavrion bizim kuşak için "12 Eylül" demektir. Cunta rejiminden can güvenliği nedeni ile kaçmak zorunda kalanların "mülteci barınağı" Lavrion.
Kaş'tan, Meriç' ten ölümü göze alıp, suya atlayanların durağı Lavrion. Bir gün yaşayanlar tarihini yazar öğreniriz insanlık ülke, özgürlük adına çekilen büyük acıları.
Biz memlekette kaçanlar sağ salim ulaştı mı? Vardıkları yerde iyiler mi? diye dertlenirken onlar geride bıraktıkları nasıl yaşıyor? yakalanıp, tutuklananlar sağ mı, çok işkence görüyor mu? diye dertlenirmiş.
Lavrion öyle bir yol ki, bu yola çıkmak için her denize, nehire atlayan menzile varamıyor. Birlikte suya atladığı arkadaşı denizde boğulan, sonra kalan bütün yaşamında onun adını alıp, onunla yaşayanların simgesi Lavrion.
Lavrion kampta yaşayan "politik göçmen" arkadaşlarımızın "survivor" adası. Kamp içinde, mülteci yaşamda ekmeğini gerçek manada taş işçiliğinden çıkarma hikayesi.
Şimdi sağlı sollu yakın köy duvarları, şömineler
"amele pazarı" na çıkıp, "elinde nasır var mı?" diye kontrolden geçip taş ustalığı yapan arkadaşlarımızın emeğinin izlerini taşıyor.
Bu taş işçiliğinin karşılığı ücretin bir kısmı hapiste yatan arkadaşlara yollanıyor. "Mülteci" oldun mu artık beynin "Mülteci" kalıyor. Geri dönsen bıraktığın yer kalırsan terk ettiğin yer seni çekermiş. Ama artık ikisi de senin olmuyor, sen dünyalı oluyorsun, ya da olamıyorsun.
Lavrion şimdi yat limanı olan, her tarafı güzel taverna ve kafe ile dolu hoş bir liman köyü. Marinada oldukça fazla lüks yat var ve kıyı tavernaları bu yolculara yataklık ediyor. Ama kamp hala yerli yerinde. On yıllar geçiyor soğuk duvarların içinde "mülteci" yaşamı değişmiyor. Şimdi orada Afgan, Suriye, Iraklı mülteciler var, ya da içine girmediğimiz için benzer diğerleri.
İnsanlığın eşit özgür barış içinde yaşadığı bir dünya özlemi gerçekleşmediği sürece "12 Eylül" ler askeri, sivil darbeler, yerel bölgesel savaşlar bitmeyecek. Dünya insanlığı göç edecek, kadınlar, çocuklar, gençler kendilerine bu acıları yaşatan iki yüzlü "Uygar Batı" da çıkış yolu arayacak.
Lavrion dünya gerçeği. Aynı anda kıyıya lüks tekne ile yanaşıp, tavernada bağıra çağıra yemek yiyen insanlar, hemen az ileride bir odada 7-10 kişi kalıp, dilini kültürünü bilmediği bir ülkede yaşama tutunmaya çalışanlar.
" 12 Eylül" den Lavrion'a, Lavrion'dan günümüze çekilen çile açık gösteriyor ki bize yeni bir insanlık lazım. "Tanrı Poseidon" un öfkesi, rüzgarının gücü arkamızdan eksik olmadan Nazım'ın müthiş öngörüsünde olduğu gibi...
"Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
ya dünyamıza inecek ölüm"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zilli adıyla çıkan biranın sonucu: #EfesBoykot

1 fotoğraf 1az bilgi / Filiz Akın, Ayhan Işık, Vahi Öz, Öztürk Serengil KADIN BERBERİ

Adres: @AkpCocuklari / Feyzi Hepşenkal