Çılgın gecenin keşkeleri… / Feyzi Hepşenkal
Hadi
bakalım, yoklama var:
-
Dün gece saat 22:00-00:00 arasında sokağa
çıkmayanlar elini kaldırsın.
Oh
maşallah maşallah.
Başta
benimki olmak üzere, bütün eller havada!
“O
zaman sokağa çıkanlar kimdi?” arkadaşlar…
Mümkün
olsa da, tek tek belirlense onlar.
Hepsi
“ya gönüllü, ya zorunlu” 14 gün karantinada kalsa.
Vaka
ve ölüm sayıları bu yüzden katlanarak artmasa.
* * *
Çılgın
gecenin ardından çoğu kişi şaşkın, korkmuş, çaresiz hissediyor kendini.
Öfke
ve kızgınlık da var tabii.
Memleketi
yönetenler bundan “haklı olarak” payını alıyor.
Olaylara
çoğu kez mizahı öne çıkararak yaklaşan Cem Toker bile sert:
·
Bu kütle 2 gün ekmeksiz, gıdasız, sigarasız
kalma endişesinden değil, ülkeyi yöneten adamların ‘yasak sadece 2 gün sürecek’
sözüne güvenmediğinden salgını, sağlığını hiçe sayarak sorumsuzca sokağa
döküldü. Zira kendi partililerinde bile o algıyı yaratan sicilleri ortada.
Nitekim
iktidar tayfasından Nihal Bengisu Karaca, onu doğrular gibi:
·
Hükümet haftalardır sokağa çıkma yasağı taleplerine
direniyordu, bu yaklaşıma güvenenler, ‘hayat devam edecek, marketler çalışacak,
her şeyi gerektiği kadar alın depolama stokçuluk yapmayın” uyarılarına
inananlar şimdi ‘niye depolamadın arkadaş’ diye azarlanıyorlar.
* * *
Bilim
Kurulu üyeleri ise “ne diyeceklerini bilemez halde” sanki.
Misal
Prof. Tevfik Özlü bir yandan, “bugünkü karar sonrası sokağa taşan insanların
etkilerini maalesef bir kaç hafta sonra acı şekilde yaşayacağız” deyip,
çekingen biçimde kararı –en azından uygulanma yöntemini- eleştirir gibi
yaparken, faturanın büyüğünü, sokağa çıkanlara kesmiş:
·
Maalesef bugün gördüğümüz görüntüler bana
trajikomik geldi. Vatandaşlarımız bu kadar uyarıya, bu kadar bilgilendirmeye
rağmen bunu hala anlayamamışlar.
İnsan
biraz da iğneye kendine batırır ama yok, bazıları her daim üste çıkmaya çok
fena alışmış!
* * *
Olayı
sevk ve idare eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun her dediğini okudum.
“Sokağa
çıkma yasağı duyurusu birkaç gün önce yapılsaydı vatandaşlar ihtiyaçlarını daha
rahat gidermezler miydi?” sorusuna karşılık “Sanki daha büyük bir telaş olurdu”
cevabını vermesi, bana çok tuhaf geldi.
Zira
“son dakika kararlarının” toplumda ani ve sert karşılık bulduğunu bilmek için,
âlim veya kâhin hatta uzman olmak gerekmiyor!
Asıl
dikkat çeken şey ise ısrarla ve defalarca “Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatlarıyla” demesiydi.
Yani…
Sorumluluğu
üzerinden atıyor sanki kurnazlıkla, “Ben değil” diyor:
-
O…
* * *
Hiç
sevmem “keşke” lafını.
Ne
çare…
Son
zamanlarda her olayın, her kararın ardından “keşke” demekten başka bir
söylemek, gelmiyor elden.
Yorumlar
Yorum Gönder