1 Temmuz 2013'te yazmışım... Ve kızgınlığım artarak sürüyor
Kadir İnanır, “Sayın Başbakanım çok
güzel ses tonunuz var. Bu yumuşak ses tonunuzla devamlı konuşsanız, bizleri
aydınlatsanız çok mutlu oluruz” demiş.
Erdoğan da, “Buradaki sohbet
toplantısında biz bizeyiz. Ama dışarıda topluma konuşmak ayrı. Sen Kadir İnanır’sın,
filmlerindeki rolün ile buradaki durumun aynı mı?” diye karşılık vermiş.
Erdoğan’ın sözleri…
Resmen bir ikrar.
Alenen bir itiraf.
* * *
Kadir İnanır’ın işi o.
Rol yapmak.
Poz kesmek.
Adam ekmek parasını böyle
kazanıyor.
Senaryoda “ağla” yazıyorsa,
ağlıyor.
“Gül” yazıyorsa, gülüyor.
“Kız” yazıyorsa, kızıyor.
İşi o zira.
Senaryoda yazdığı gibi, yönetmenin
istediği gibi rol yapacak.
Mecbur.
* * *
Size gelince…
Örnekse 2011 genel seçimlerinin
ardından “bilmem kaçıncı balkon konuşmasında” demiştiniz ki:
“Meydanlarda ifade ettiğimiz gibi
sivil, katılımcı, özgürlükçü bir anayasayı hep birlikte yapacağız. Bu anayasada
herkes kendisini bulacak. Doğu kendisini bulacak, batı kendisini bulacak, kuzey
bulacak, güney bulacak. Velhasıl milletim işte bu benim anayasam diyecek.”
Neydi bu, gerçek mi, rol mü?
* * *
Yeni anayasa.
Sivil, katılımcı, özgürlükçü bir
anayasa.
Hep birlikte yapılan bir anayasa.
Herkesin kendini bulduğu bir
anayasa.
Milletin “işte bu benim anayasam”
dediği bir anayasa.
Hani, nerede o anayasa?
Demek…
Yine “rol yapmıştınız” balkonda!
* * *
Kadir İnanır ile aranızda geçen
muhabbet var ya, yaşanan olayların aslı da, astarıdır aslında.
Biz bizeyken ayrı…
Toplum karşısındayken ayrı
konuştuğunuzun “ikrar ve itiraf” belgesidir.
Ama bilirim…
“Kıllar ve tüyler” pek sever rol
yapanları.
Alışmışlar film izlemeye.
Sen yeter ki, acıklı birkaç cümle
söyle.
Ağlamaya başlarlar hemen.
Hüngür de hüngür!
Yorumlar
Yorum Gönder