Sen mazide kalan boş sedasın Haşmet
Bir zamanlar “aşk”,
“kadınlar”, “şarap” ve “Alaçatı” üzerine suya sabuna dokunmayan yazılarıyla
köşeleri işgal eden, şimdilerde ise AKP’nin yayın organlarından Sabah‘ta
en “farklı” yandaş olmaya çabaladığı yazılarıyla öne çıkma uğraşı veren Haşmet
Babaoğlu, bugün bu “çaba”sını Kaz Dağları’ndaki doğa katliamına karşı gelenler
için gösterdi.
Kaz Dağları eylemlerine karşı duygu ve düşüncelerini açığa
vurduğu “Yetti artık!” yazısıyla Babaoğlu’nun yandaşlık kariyerinin doruğuna
ulaştığını kanıtlamaya çalıştığı görüldü.
Altın madeni için yüzbinlerce ağacın yok edilmesine ve bölgedeki
canlı dokunun telafisi mümkün olmayacak derece zarar görmesine karşı gösterilen
tepkiyi “pireyi deve yapmaya” benzeten Babaoğlu hissiyatını “Hiçbir
hassasiyetiniz beni ve benim gibileri etkilemiyor. Aynı konulara
dertlendiğimiz zaman bile aynı şekilde üzülmeyeceğiz, olay bu!”
diyerek açığa vurdu.
Bölgede binlerce ağacın kesildiğini gördüğünde kendisinin de
kötü olduğunu söyleyen ve “Kaz dağlarının ciğerini biliyorum, kendi
ciğerim gibi… Kaz dağlarına fenalık yapıldığında elbette canım yanıyor, yanmaz
mı?” diyen Babaoğlu daha sonra ise maden şirketinin ve bakanlığın sözcülüğüne
soyundu. Maden işletmesinin bölgeye 40 km uzakta olduğu aldatmacasına sarılan
Babaoğlu, yazısının devamında ağzındaki baklayı çıkardı. Yandaş yazar, konuyu
2013 Haziran Direnişi’ne getirerek “Ağaç, ağaç diye ortalığı yıktıktan hemen
sonra birbirinize “mesele ağaç değil,sen hala anlamadın mı kardeşim” diye
mesaj gönderen siz değil miydiniz?” dedi. Bu nedenle de tepkilerin “samimiyet”ine
inanmadığını dile getirdi.
Katliamı aklayıp tepkileri küçümsemek için nasıl zırvalayacağını
şaşıran Babaoğlu, bunun için konuyu bir de Türkiye’nin gel-git’ler ve
yanlışlıklarla dolu dış politikasıyla ilgili konulara getirdi. “Elin Kanadalısı
bizim Kaz dağlarında ne arıyor?” diye soranlar olduğunu ve bunların bazılarını
tanıdığını belirten yandaş isim “Daha iki hafta önce S-400’lere karşı
çıkan, “ne ihtiyacımız var, ABD’yle kapışmak ne kadar gereksiz” diyorlardı. Madem
oralarda maden aranmasına karşısınız… Sadece Kanadalı şirkete sallamayın! Sermaye
oligarşimizin pek ünlü şirketleri de oralarda toprağın altını üstüne
getiriyorlar. Biraz araştırsanız, öğrenirsiniz. Var mı onlara da
lafınız! Yok! Eh tabii…Beykoz ormanlarına konaklarını kondurmuş sevdiğiniz
gazeteciler kızar size… Ve yağmalanmış sahillerdeki villalarından size akıl
öğreten kanaat önderleriniz kaşlarını çatar… Buna dayanamazsınız. O zaman siz
kendi yolunuza, biz kendi yolumuza!” ifadelerini kullandı.
MANİFESTO’NUN NOTU
Şehirlerin doğasına ve tarihine karşı yaptığı kıyımı “ihanet
ettik” diyerek açıklarken dahi devam ettiren bir pişkinliğin iktidarında,
Babaoğlu gibi bir iktidar kalemşörünün pişkinliği de bizi şaşırtmıyor kuşkusuz.
Ancak kendisinin bolca öfke ve mide bulantısı yaşatan bu yazısında bununla
birlikte faydalı bir yan da olduğunu söylemek gerekiyor. Baksanıza, bölgede
daha çok sayıda şirket toprağın altını üstüne getirip maden arıyormuş meğer.
Sermayenin her an her yerini aç kurtlar gibi saldırıp yağmaladığı yurdumuzda
halkın hangi bir saldırıyı durdurmaya çalışacağını bilemediği şu dönemde
Babaoğlu’nun verdiği bu bilgi için teşekkür ederiz (!) Ama bir husus var ki
sormadan edemiyor insan. Kendisi AKP’nin medyadaki “vurucu” gücü olan Pelikan
ekibinin bir mensubu olarak Babaoğlu, bu büyük gücünü “sermaye oligarşisi”ne
karşı harekete bir kez olsun geçirdi de biz mi duymadık? Yoksa tam da
oligarşinin seslerinden biri olan gazetesinde ve yine tam da “laf” olsun diye,
kara propaganda malzemesi miydi Haşmet Bey’in ihtiyacı?
Yanıtı herkes biliyor Babaoğlu, “Alaçatı şarabı” gibi gerçeği
herkes biliyor. O yüzden senin de çok doğru şekilde ifade ettiğin gibi “Siz
kendi yolunuza, biz kendi yolumuza!”
Yorumlar
Yorum Gönder