Soygunun şifresi: “Yerli işbirlikçiler olmasa bu sömürü düzeni kurulmaz”





Miyase İlknur / CUMHURİYET
Efemçukuru’nda Kanadalı Tüprag şirketiyle alt taşeron olarak çalışan ve davalık olan Doğşen Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doğan, yabancı maden şirketlerinin bir ülkenin siyasetçi, bürokrat, basın mensubu, sivil toplum örgütü ve yerel işbirlikçileri ile madenlerin hangi aşamalardan geçerek sömürüldüğünü anlattı. Şirketlerin, madenden devlete verilen paydan, kesilen ağaca kadar yaptığı her açıklamanın yalan olduğunu belirten Doğan, “Yerli işbirlikçiler olmasa bu sömürü düzeni kurulmaz” diyor ve yabancı şirketlerin operasyonlarını sekiz aşamada şöyle sıralıyor:


1- Öncelikle çalışma yapacakları ülkelerde, tabii Türkiye’de de Maden Tetkik Araştırma ‘Daireleri’ndeki maden saha bilgilerine sahip saha mühendisleriyle ilişkiye girerler. Nerede, ne tür maden var ise haritalarıyla birlikte bütün bilgilere ulaşırlar. Tabii ki aldıkları bu hizmetlerin bir bedeli oluyor. Tüprag özelinde, Maden Tetkik Araştırma da hizmet aldıkları kişinin oğlunu işin başına, halkla ilişkiler müdürü olarak görevlendirmişlerdi. Şimdilerde bu kişi Mehmet Yılmaz, Tüprag Genel Müdürlüğü görevindedir.
2- İlgili bakanla (geçmişte Enerji Bakanlığı idi) ilişkiye girerek çalışmak istedikleri maden sahalarını kapatıp ruhsatlandırırlar. Tepki çekmemek için yerli ortaklar bulurlar.
3- Bölgede itibarlı kişilerin ihtiyaç ve zaaflarına göre, köylülerin taleplerine uygun öneri paketleri, projeleri hazırlarlar. Böylelikle madenden olumsuz etkilenen çevreleri nötralize ederler. Çoğu zaman da bu çevrelere verdikleri sözleri tutmazlar.
4- Sivil toplum kuruluşlarını ikna eder, bu kurumların içinden insanlar devşirirler.
5- Yerel bürokrasi, valilik, kaymakamlık, jandarma komutanlığı, orman bölge ve şube müdürleri ve DSİ ile ilişki kurarlar.
6- Yerelde belediye başkanları, meclis üyeleri, parlamentoda hem iktidar hem de muhalefet milletvekilleri ile yakın ilişki kurarlar. Tüprag’ın o dönemde yakın ilişki kurdukları milletvekilleri Hamdi Türkmen, Hakan Tartan, Bülent Zarif ve birkaç kişi daha vardı. Milletvekillerine olabildiğince projede iş olanakları sağlarlar. Onlara yakın müteahhitlere de malzeme tedariki, hizmet alımı gibi işler verirler. Basın mensuplarına ise aylık ödenekler, bağışlar ve gazete ilanları şeklinde ödemeler olur. Milletvekili ve basın mensuplarını gerekirse tek tek isimlendirerek hangi işlerde hizmet aldıklarını belirtebiliriz.
7- Lehlerinde yasa çıkartırlar. Artık iktidar ve muhalefette birçok kanal açtıkları için (buna Adalet Bakanlığı dahil) bir biçimde kendi çıkarlarını koruyucu yasaları da Meclis’ten geçirtirler. 
8- Yasaları uygulamakta direnen mahkeme hâkimi ve başkanlarını, bakanlıktaki ilişkileri sayesinde tayin, sürgün gibi yaptırımlara tabi tutarlar. Bilirkişileri kendilerinin çıkarlarını koruyacak kişilerden oluşmasını sağlarlar. Özellikle bilirkişiler üzerinde çok özenle çalışırlar. Üniversite hocaları başta olmak üzere ciddi bedeller öderler. Davalarına yardımcı olacak özel raporlar hazırlatırlar. Bu raporların bedeli de oldukça uçuk rakamlardır.
9- Devlet kurum ve kuruluşlarına yanıltıcı bilgi ve belgeler sunarlar. Ne yazık ki bu aşamalarda bürokratları çok iyi kullanırlar. Tüprag özelinde bakanlıklara ve kamuoyuna bildirdikleri kesilen ağaç sayısı, gerçek kesilen ağaç sayısının yüzde 25’i kadardır. Ayrıca yeraltındaki cevher madeninin toplam rezervinin yüzde 35’i kayıtlara geçmiş ve devlet bu oranlar üzerinden bedel tahsil etmektedir. Özellikle yeraltı kapalı sistem olması nedeniyle ölçümü çok zordur. Zaten maden sahalarına kimse girememektedir. Yani devletin kaybı yalnızca yüzde oranlarıyla değil, saklı tutulan oranlarda da ayrıca kayıpları vardır.

Katliama karşı çıkınca...
Devletin ve halkın bu kayıplarının yanında bir de doğanın tahribi söz konusudur. Doğada ağaç kesme, bağları tahrip etme konusunda alt yüklenici firmalar itiraz ettiklerinde hemen dayatmalarına itiraz etmeyecek başka müteahhitler bulurlar. Bizimle ilişkisi de öyle oldu. Biz Doğşen firması olarak uygulamanın birçok aşamasında yetişmiş orman ağaçları kesilmek istendiğinde bunun doğru olmayacağını ve bu ağaç kesme, üzüm bağlarını tahrip etme işlemlerini yerine getiremeyeceğimizi belirtmemiz üzerine Tüprag yönetimiyle problem ve çatışmalar yaşadık. Sonuçta Tüprag Uşak Eşme’de birlikte çalıştığı müteahhidi bir emrivakiyle Efemçukuru şantiyesine sokmuştu. Bizim uğradığımız hak mahrumiyeti karşılığı bir bedel üzerinden karşılıklı anlaşarak protokol yapıldı ve Doğşen aşamalı olarak şantiye alanından çekildi. Ancak aradan uzunca zaman geçmesine rağmen, tazminat bedelinin bir bölümünü ödeyip önemli bir bölümünü ödememeleri üzerine Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dava açtık. Bu dava sürecinde çeşitli entrikalar çevirdiler. Örneğin bilirkişiler üzerinde etkili oldular. Yine dosyaya bakan bir hukukçu bilirkişi dosyadan çekildi. Bütün sözleşme, hakedişler, geçici kabul tutanakları, kesin hesap hakedişleri ve iş deneyim belgeleri; Tüprag antetli ve Tüprag bilgisayarından kendi formatlarına göre çıkmış olmasına rağmen alacağımız tazminat tutarını ödememekte ve bilirkişiler, ikna edebilmektedirler. Bu anlattığım her aşamanın çeşitli belgeleri mevcuttur.
KAYNAK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zilli adıyla çıkan biranın sonucu: #EfesBoykot

1 fotoğraf 1az bilgi / Filiz Akın, Ayhan Işık, Vahi Öz, Öztürk Serengil KADIN BERBERİ

Adres: @AkpCocuklari / Feyzi Hepşenkal